Sonra, senin en büyük önceliği taşıdığı haberini aldık. | Open Subtitles | وبعد ذلك .. عرفنا أن إنقاذكم له أولوية قصوى |
Memleketimde altyapıya birinci önceliği verdim. | Open Subtitles | لقد جعلت من البنية التحتية في وطني أولوية قصوى لنا |
Pekala, bugün bizden birisini kaybettik. Bu öncelikli bir durum. | Open Subtitles | حَسَناً، فَقدنَا العائلةَ اليوم هذه أولوية قصوى |
Bu yüksek öncelikli bir durum. Tam Ulusal Güvenlik yetkim var. | Open Subtitles | هذا موقف ذو أولوية قصوى أنا لديّ تفويض كامل من وكالة الأمن القومي |
öncelik 1 seviyesindeki bir görev için ona brifing vermeye geliyorum. | Open Subtitles | أخبره أنني قادمة على متن السفينة لأخبره عن مهمّة ذات أولوية قصوى |
Erkek giyim, şapka, tuhafiye, bahçe malzemeleri. öncelik bunlarda. | Open Subtitles | ملابس رجالية, خردوات, معدات خارجية، أولوية قصوى. |
Ama siz çocuklar bilmelisiniz ki, şaka telefonları pek önceliğimiz değildir. | Open Subtitles | ولكن أيها الفتيه يجب عليكم أن تعلموا بأن أتصال المساعدة ليس له أولوية قصوى تماماً |
Efendim, bu uçaktaki her şey, çok önemli. | Open Subtitles | سيدى , كل شئ على هذة الطائرة له أولوية قصوى |
Bu, Jupiter HB'deki tüm gemilere bir MKCD öncelik Uyarısıdır. | Open Subtitles | هذا تنبيه ذو أولوية قصوى من المريخ لجميع السفن في مدار كوكب المشتري |
Arkamda gördüğünüz gibi robotlarla işbirliği içindeler ve herkesin önceliği onların güvenliği. | Open Subtitles | وكما ترى ورائي، إنهم يتعاونون جيداً من الروبوتات ومن الواضح أن سلامتهم هو أولوية قصوى للجميع. |
önceliği olan biri için senin uzmanlığın gerekiyor. | Open Subtitles | لدينا أولوية قصوى ونحتاج لخبراتك |
Şunu da söylemeliyim, işe aldığımda dahi biliyordum önceliği var. | Open Subtitles | ولديها أولوية قصوى لأنه حتى لو وظفتها |
Londra'dan Antropoit kod adıyla önceliği büyük olan haber aldık. | Open Subtitles | وصلتنا أخبار من "لندن"، عملية "إنثروبويد" أولوية قصوى |
Bize 12 birinci öncelikli, iki orta öncelikli sorun çıkardı. | Open Subtitles | حسناً, لقد قام بإعطاءنا 12بند ذات أولوية قصوى اثنان متوسطين الأولوية لدينا شهر واحد |
Onu, ABD hapishanesinden kaçırmak sadece öncelikli bir olay değil, ...aynı zamanda da güç gösterisi. | Open Subtitles | إخراجه من سجن أمريكي هو الآن أولوية قصوى إنه عرض قوة مذهل |
Ne zaman kimliği meçhul bir ceset çıksa yüksek öncelikli olur. | Open Subtitles | إذًا، عندما تكون لدينا جثة مجهولة الهوية تصبح القضية لها أولوية قصوى |
Hemen balistik testi yaptır. öncelikli. | Open Subtitles | فرقة القذائف ستولي التحقق من تطابق الرصاصة أولوية قصوى |
Duygularımı incittiğinden dolayı Quarles'ı en ağır cezaya çarptırmak için gidip tutuklamamın en mühim öncelik olduğunu sanıyordum. | Open Subtitles | " توقعتها أولوية قصوى أن أحضر " كوارلز للجريمة الكبرى في أذية مشاعري |
Sanırım o Nephilim'i bulmak ilk öncelik. | Open Subtitles | أفترض أن إيجاد ذاك الـ"نيفيليم" الشيطاني يعدّ أولوية قصوى. |
Bay Palmero, ilk önceliğimiz kardeşinize ve eşine bunu yapan kişiyi bulmak. | Open Subtitles | السيد بالميرو، لدينا أولوية قصوى هو العثور على شخص الذين فعلوا هذا لشقيقة وزوجها. |
Biliyorum, önceliğimiz o ama kilisedeki deliller incelendi mi acaba? | Open Subtitles | ،وتلكَ أولوية قصوى لكن كنت أتسائل ماإذا كانَ لأحد الفرصة ليطلع على الآدلة من الكنيسة |
Birinci önceliğimiz bu. Listenin başında. | Open Subtitles | فإن لها أولوية قصوى ، إنها على رأس القائمة |
Efendim, bu uçaktaki her şey çok önemli! | Open Subtitles | سيدى , كل شئ على هذة الطائرة له أولوية قصوى |
Bu bir MKCD öncelik Uyarısıdır. | Open Subtitles | هذا تنبيه ذو أولوية قصوى من المريخ |