Silah, bıçak ve ellerini kullanmakta üstüne yoktur. | Open Subtitles | مع أفضل رجل فى الأسلحة السكاكين و أيديه العارية |
Yabancı bir erkeğin ellerini vücudumda dolaştırmasına bayılıyorum. | Open Subtitles | أنا فقط أَحبُّه عندما رجل غريب يَضِعُ أيديه علي جميع أنحاء جسمُي. |
Seks yaparken ellerini hızla ovuşturduğu için adı cırcır böceği. | Open Subtitles | لأن يَفْركُ أيديه سوية حقاً صوم أثناء جنسِ. |
Yüzü yeşildi, gözleri pörtlemişti elleri morarmıştı. | Open Subtitles | وجهه اخضر عيونه منفوخة و مغلقة أيديه غاضبة. |
Otomatik silah, çifteli , tabanca elleri, ayakları, dişleri. | Open Subtitles | البندقية الآلية ، البندقية ، المسدس الأشياء الصلبة ، أيديه ، قدميه ، أسنانه. |
Bulldog, Roz'a el atmak istediğini yakında kanıtlayacaktır. | Open Subtitles | البولدوغ سَيُثبتُ هو فقط يُريدُ الحُصُول على أيديه على روز. |
Örneğin Daug Noe, benden izin almadan konuyu kendisi eline almaya karar vermişti. | Open Subtitles | يَحْبُّدوغنويل. الذيأَخذَالأمورَإلى أيديه الخاصة. بدون رخصتِي. |
Cemaati, Rahip Finley'in ellerinin kanadığını söylemiş. | Open Subtitles | قال أبرشيونه القسّ فينلاي كان ينزف من أيديه. |
Kız adamın ellerini tırmalıyor ama adam eldiven giymiş. Doktor eldiveni. | Open Subtitles | تَخْمشُ أيديه لَكنَّه يَلْبسُ قفازاتَ الطبيبِ، |
Evet ama saldırgan, bu eldivenlerden takıyordu, değil mi? Kız adamın ellerini tırmalamaya çalışınca parmakları eldivenin içine girdi belki de. | Open Subtitles | قُلْ هو يَلْبسُ القفازاتَ، تَبْدأُ بخَمْش أيديه. |
ellerini pisliğe sokmaktan kaçınmazdı. | Open Subtitles | الذي ما كَانَ خائفَ للحُصُول على أيديه تُوسّخُ. |
Film yıldızı ellerini bir yerde yıkamış olmalı. | Open Subtitles | الولد السينمائي كَانَ عِنْدَهُ لغَسْل أيديه في مكان ما. |
Görünüşe göre, birinin ellerini kirletmesi gerekecek. | Open Subtitles | على ما يبدو بأن شخصا ما عليه أن يلوث أيديه |
Berbick de ellerini kaldırmış, maçı kazandığını düşünerek dolanıyor. | Open Subtitles | بيربيك يتجول حوله هو يرفع أيديه فوق في الهواء كما لو أن هو ربح المعركة |
elleri, artrit acısıyla sızlıyordu ama haftalar sonra kendini ilk kez mutlu hissediyordu. | Open Subtitles | في النهايةِ، أيديه كَانتْ تَلْسعُ بإلتهابِ المفاصل لَكنَّه بَدا سعيداً للمرة الأولى في أسابيعِ |
Hani hep elleri üzerinde yürüyen çocuğun, trapezde uçan adam şarkısını söyleyen çocuktan mı söz ediyorsun? | Open Subtitles | الشخص الذى كان دائما يتنقّل على أيديه.. انت تعرف |
Hem de fermuarı açık ve elleri meşgulken. | Open Subtitles | سحابه مفتوح و أيديه من ناحية أخرى مشغولة |
Onu götürdü, ve elleri kızın üstünde görülmüş. | Open Subtitles | أخذها، و لقد رأوا أيديه على جسمها. |
elleri dolu simdi. Şimdi bayağı çekiyor. | Open Subtitles | هو يُحْصَلُ على أيديه كاملةِ الآن. |
Kevin okula el ve ayaklarında kanayan yaralarla geldi. | Open Subtitles | وصل كيفين إلى المدرسة مع الجروح النازفة على أيديه وأقدامه. |
Umalım da henüz eline geçirmiş olmasın. | Open Subtitles | دعنا نتمنّى بأنّه ليس له أيديه عليه لحد الآن. |
Anzio'da sürekli amuda kalkarak ellerinin üstünde yürürken, "Uçan Trapezci"nin şarkısını söyleyen çocuğun adı neydi? | Open Subtitles | الشخص الذى كان دائما يتنقّل على أيديه.. انت تعرف |
Bu onun Ellerinde, hedefe yönelik yok edici bir güce dönüştü. | Open Subtitles | الذي، في أيديه , أصبح قوة تدمير بهدف واحد: |
Kaba elleriyle beni kendine çekişini ve bana sahip oluşunu. | Open Subtitles | أيديه القاسية التي تسحبني إلية فقط تأخذني. |