Kafasına bir tane sıkmak zorunda kaldım, polis halen beni arıyor. | Open Subtitles | إذاً, ثم إضطررت إلى قتله والشرطة لا زالت تبحث عني |
Kaldırıma uzanmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | إضطررت إلى الإستلقـاء على الرصيف لم أستطع حتى الوقـوف |
Olayı polise ihbar etmek için tezgahın arkasındaki panik düğmesine basmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | إضطررت إلى تشغيل زرّ الطوارئ وراء العدّاد لإخطار الشرطة بنفسي |
Onu sıfırlamadan önce sana yönelmesini beklemek zorundaydım. | Open Subtitles | إضطررت إلى إنتظاره ليهاجمك كي أتمكن من رصده |
- Haberim olmadığını söyledim. O şekilde yapmak zorundaydım çünkü FBI da- | Open Subtitles | سيدي, لقد إضطررت إلى فعلها بتلك الطريقة لأن الإف بي آي |
zorundaydım. Üzgünüm ama davayı kazanmalıyım. | Open Subtitles | إضطررت إلى ذلك, أنا آسفة , لكن أحتاج الفوز بهذه |
Kulaklığımı ve kameramı çıkarmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | حسناً إضطررت إلى نزع سماعة أذني وكاميرتي |
İptal etmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | إضطررت إلى إلغائه, لسبب ما راودت زوجتي فكرة في ذهنها... |
Mezar hırsızı McTavish'in elinde kalan son cesedi almak zorunda kaldım. | Open Subtitles | إضطررت إلى أخذ الهياكل "التي يتركها "ماكتافيش |
...sonra babam öldü ve ben çalışmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | ثم مات أبى و إضطررت إلى الخروج للعمل |
Buraya taşınmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | وإسقاط عملي إضطررت إلى الإنتقال إلى هنا |
Bu gece ölü bir çocuğu yem olarak kullanmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | إضطررت إلى إستخدام طفل ميت كطُعم الليلة |
Ben de böyle gelmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | لكني إضطررت إلى الإرتجال |
Miyabe'den ayrılmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | (و إضطررت إلى الإفتراق عن (ميابي |
Ama şehri her terketmek istediğimde polisi aramam gerektiğinden hayır demek zorundaydım. | Open Subtitles | لكن بما أنه عليّ الإتصال بالشرطة في كل مرة أريد أن أغادر البلدة، إضطررت إلى الرفض |
Yalan söylemek zorundaydım. Kimse beni işe almazdı. | Open Subtitles | إضطررت إلى الكذب لم يرغب أحد بتوظيفي |
- Onu öldürmek zorundaydım. - Ah, evet. | Open Subtitles | إضطررت إلى قتله اجل |