Eğer kefeni yırtamazsam bunu bir gün o kıza vermek isteyebilirsin belki. | Open Subtitles | و إذا لم أنجُ ربما تفكر في إعطائه إلى فتاتك يوم ما |
Ben de senin gibilere istediğini vermek için pazarlama departmanında çalışıyorum. | Open Subtitles | نعم، وأنا الرجل الذي يعمل في التسويق الذي يريد إعطائه إليك |
Evet, bu yanlış bir ekonomiye dönüşebilir çünkü onlara vermemektense onlara mercimek vermek daha ucuz. | TED | حسنا، لقد تبين أن الاعتقاد فهم اقتصادي خاطيء لأنه من الأرخص إعطاء العدس مقارنة بعدم إعطائه. |
Marcel'in vermeyi reddettiği parayı sana verebilirim. | Open Subtitles | يمكن أَن أَعطيكي المال الذي رفض مارسيل إعطائه من قبل. |
Sadece yeteri kadar zehir vermeye çalıştım... onu çok hasta edip, istemesini... | Open Subtitles | لقد حاولت إعطائه ما يكفي من السم لجعله مريضا جدا وغير قادر |
En azından çiğnemesi için biraz buz verebilir miyim? | Open Subtitles | هل يمكنّي على الأقل إعطائه بعض الثلج للمَضغ |
Hepatit C olduğunu kanıtlarsan ona Hepatit A verebilirsin. | Open Subtitles | -إثبات ! أعطني إثبات بأنّ لديه فيروس الكبد "سي"، ومن ثم يمكنكَ إعطائه فيروس الكبد "إيه" |
Kendisine su ve vitamin verildi ve sağlığının hiçbir zaman tehlikeye girmediğine dair sizi temin edebilirim. | Open Subtitles | تم إعطائه المياه و الفيتامين و أؤكد لك أن أنه لم تكن صحته في خطر أبداً |
Burada yeni bir hayat kurmama izin verilmiş gibi mi hissediyorum acaba? | Open Subtitles | الشعور بالوجود تم إعطائه الإذن لعيش حياة جديدة هنا ؟ |
Bu büroda sizlere verebileceğim ve elinizde tuttuğunuz o ceza makbuzlarınızı unutmanızı sağlayacak bir şeyler var mı? | Open Subtitles | يمكنني إعطائه لكم وبذلك تتغاضون عن المُخالفات إنك تُمسك بالمُخالفات بهذه اليد ؟ |
Önümüzdeki sene için yeni adresimi vermek isteyince "Gerek yok. Nasılsa görüşeceğiz." dediler. | Open Subtitles | و عندما عرضت إعطائه عنواني الجديد من أجل حفلات العام القادم ,قالوا لا حاجة .. |
Ama bu evrimleşmiş adama, Rodman cevabı vermek istemiyorum. | Open Subtitles | لكن في سني التي كنت فيها, لم أرغب في إعطائه إجابة. |
Ona bir hediye vermek istemiştim. Zarar vermek istemem. | Open Subtitles | أنا فقط أردت إعطائه هدية لم أرده أن يتأذى |
Bilirsin, ceketini unutur sonra burnu büyür ve bazı g. tler ona Kleenex vermek yerine "Snot" derler. | Open Subtitles | لقد نسيَ سترته وأصيب بالزكام وبدلاً من إعطائه منديلاً حظيَ بهذا اللقب |
Yani, ona yanlış bir fikir vermek istemezsin değil mi? | Open Subtitles | أعني، انتي لا ترتدي إعطائه الفكرة الخاطئة |
Ama bulduğun bilgiyi ona vermek yerine gazetelere mi verecektin? | Open Subtitles | لكن بدلا من أن إعطائه المعلومات التي وجدت كنت ستعطينها للصحف؟ |
Ona yatırım için para vermeyi düşünmüyorsun, değil mi? | Open Subtitles | أنت لا تفكّر في إعطائه أيّ مال لإستثماره، أليس كذلك؟ |
Bulduğu ise kategorilerin önemli olduğuydu daha sonra deneklere para verdiğinde, parayı diğer gruptansa kendi grup üyelerine vermeyi tercih ettiler. | TED | لكن ما وجده هو، أن هذه الفئات ممهمة، لذلك لاحقًا حين أعطى الفتيان مالا، فضلوا إعطاء المال لأعضاء مجموعتهم على إعطائه لأعضاء المجموعة الأخرى. |
Boşanma belgelerini vermeye çalışırken görecektin onu. | Open Subtitles | كان عليك رأيته عندما تعبتُ من إعطائه أوراء الطلاق |
Ablasıyım. Telefonu ona verebilir misin? | Open Subtitles | أنا أُخته, هل يمكنك إعطائه الهاتف رجاءً ؟ |
Rahatla. Ona birkaç dakika daha verebilirsin. | Open Subtitles | إهدأ، تستطيع إعطائه مجال 5 دقائق |
Bu da olaydan birkaç saat sonra senin adamların tarafından stadyumda verildi. | Open Subtitles | هذا تمّ إعطائه ليّ بعدها بوقت قصير، من قبل أحد رجالك الحمقى ، بالأستاد. |
Yaptıkları için en azından ona 5 dakika daha verebiliriz. | Open Subtitles | و لأجل كل الذي قام به أقل ما يمكننا فعله هو إعطائه خمس دقائق أخرى |