Ve pencerelerin yakınında bunu yaparsan güvenlik tarafından tespit edilemez. | Open Subtitles | ، وأثناء ذلك الوقت لا يُمكن إكتشافها من قِبل الأمن |
tespit edilemeyecek kadar küçüktü. | Open Subtitles | أجهزة التجسس الصغيرة من المفترض أن لا يتم إكتشافها. |
Ve 2008'deki başka bir keşifte bir testerebalığının iğne parçası Spinosaur'un ağzına gömülü bulundu. | Open Subtitles | و أخرى تمَّ إكتشافها عام 2008 لديها بقايا من شوكة سمك المنشار مغروسة داخل فكـِّها بوضوح |
Karınız otoyolun çeyrek millik bir kısmında bulundu. | Open Subtitles | لقد تمّ إكتشافها على طول إمتداد ربع ميل بالطريق السريع. |
Ve bu parçacıklar hemen hemen geçtiğimiz yüzyılda keşfedildi. | TED | وهذه الجزيئات تم إكتشافها على مدى القرن الماضي، إلى حد كبير. |
Ama hatta Mısır anıtlarının parçalanması gibi tarih öncesini yorumlayarak, modern arkeolojistler tarafından hikayeler yeniden keşfedildi. | Open Subtitles | لقد توارت الآثار العظيمة تحت رمال الصحراء حتى اعاد إكتشافها علماء الآثار الذين إشتركوا فى سبر أغوار الماضي البعيد |
Diğer tarafta keşfedilmeyi bekleyen tonlarca belge bulunuyor. | Open Subtitles | وفي الجانب المقابل تجدين الكثير من الوثائق التي تم إكتشافها |
Evden birkaç milyon ışık yılı uzakta, keşfedilmemiş bir kayada olmasaydık, düşünürdüm. | Open Subtitles | حسناً , لو لم نكن على بعد ملايين من السنين الضوئية من الوطن على صخرة لم يتم إكتشافها من قبل |
Hedefin kulağına yerleştirilir ve neredeyse tespit edilemez. Hatta üzerine yerleştirilen kişi bile fark edemez. | Open Subtitles | وعملياً لا يمكن إكتشافها حتى من قبل الشخص، المزروعة فيه |
Şimdi, çok yakın zamanda, son altı, yedi, sekiz aydan bahsediyorum Güneş sistemi dışındaki bir gezegende su, metan, karbon dioksit tespit edildi. | TED | مؤخرًا, امر حديث للغاية, إنني اتحدث عن الستة, سبعة, تسعة اشهر الماضية, الماء,الميثان, وثاني اوكسيد الكربون تم إكتشافها في طيف كوكب خارج النظام الشمسي. |
Kimyasal bomba, kesinlikle tespit edilemez ve özel olarak sivilleri öldürmek için yapılmış. | Open Subtitles | -إنها قنبلة قذرة، لا يمكن إكتشافها أبداً صُممت بشكل مخصص لقتل المدنيين |
Bir çakışma tespit edilmiş. | Open Subtitles | وصيّة مباشرة تمّ إكتشافها. -حسنٌ . |
Yanıt, bilim insanlarının on yıllarca süren çalışmasının ardından bulundu. | Open Subtitles | الإجابة تم إكتشافها بعد عشرات السنين من عمل العلماء |
Bunun gibi devasa kazı yerleri Patagonya'nın her tarafında bulundu. | Open Subtitles | حُفر ضخمة تم إكتشافها في أنحاء مقاطعة بتاجونيا |
Bir saray hanımı derisi korkunç bir şekilde kurumuş halde bulundu. | Open Subtitles | جثة خادمة ميتة قد تم إكتشافها .بجلد مشوه |
Bu büyük halka Giza yakınlarında Mısır kumlarında bulundu. | Open Subtitles | هذه الحلقة الكبيرة تم إكتشافها " في رمال " مصر " بالقرب من " الجيزه |
İkinci bin yıllık dönemin başlarında giderek daha çok cüce gezegen keşfedildi. | Open Subtitles | قرب بداية الألفية الثانية الكثير والكثير من الكواكب القزمة تم إكتشافها |
1903'te, Madagaskar'da, Morgan atmaca güvesi adı verilen dev bir güve keşfedildi. | Open Subtitles | في عام 1903, عثة ضخمة, سميت بـ مورغان سفينكس تم إكتشافها في مدغشقر |
Ve sonunda, birkaç farklı türde büyük hayvana ait kemikler keşfedildi. | Open Subtitles | وأخيراً عظام أنواع عديدة ومختلفة من الحيوانات الضخمة تم إكتشافها |
Newton, yalnızca küçük bir antik filozof azınlığı tarafından bilinen simya adlı gizli bir bilginin yeniden keşfedilmeyi beklediğine inanıyordu. | Open Subtitles | أمن نيوتن أن معرفة سرية, عرفت بإسم الخيمياء كانت مقتصرة على جماعات صغيرة من الفلاسفة القدماء, تنتظر ليعاد إكتشافها |
Aslında, bronz çağına kadar keşfedilmemiş silindirik bir şeylerle yapılmıştı. | Open Subtitles | من العصر الحجري الأول من المحتمل, أظن بأنه قد ثم نحثه بواسطة أداة لم يتم إكتشافها حتى العصر البرونزي. |
Ailenizin genetik şifresi çok eşsiz ve keşfedilmemiş bir şifre. | Open Subtitles | أقصد أنّ الشفرة الوراثية لعائلتكِ منقطعة النظير، و لم يتم إكتشافها قبلاً. |