Sadece 18 ay sonra Güneş sisteminin en büyük gezegenine ulaştılar. | Open Subtitles | وبعد 18 شهرا فقط، وصلوا إلى أكبر كوكب في النظام الشمسي |
Çok çılgın gibi görünen bir fikirden dünyadaki en büyük ansiklopediyi oluşturuyorsunuz. | TED | من مجرد فكرة مجنونة إلى أكبر موسوعة في العالم |
Ve batı Amazon'daki en büyük bataklığa gidebiliriz. | TED | ويمكننا ان نذهب إلى أكبر مستنقع في غرب الأمازون. |
Harvard'ın en büyük salonunda ve sınıfında düzenleniyor. | TED | وعندما تصل إلى هناك، ستأتي إلى أكبر مكان وفصل للاجتماعات في هارفرد |
İşte size ilginç bir bilgi: Şu an dünyanın en büyük cebine bakıyorsunuz. | TED | والحقيقة الممتعة: أنكم تنظرون إلى أكبر جيب في العالم. |
Bu, bize bir krizi işaret eden konuşmadır. Bir Amerikalı'nın yaşam tarzının en büyük tehdidi olan, sağlık bakımı masraflarını. | TED | لقد قادتنا هذه المحادثة إلى أزمات، إلى أكبر تهديد اليوم لطريقة العيش الأميركية ، وهي نفقات الرعاية الصحية. |
Dünya üzerindeki en küçük tek hücreli organizmadan en büyük canlıya kadar yaşayan her şey, genleri ile tanımlanır. | TED | من أصغر كائنٍ وحيد الخليّة إلى أكبر المخلوقات على وجه الأرض، فإنّ كل كائن حيّ يُعرّف بمورثاّته. |
Saatler içinde, işgalciler kraliçemizin tüm yavru kaynağını yakındaki en büyük yuvaya götürmüş olur ve kraliçenin hayatta kalan kızları onu terk eder. | TED | في غصون ساعات، ينقل المُغيرون كامل مخزون حضنة الملكة إلى أكبر خلية مجاورة وتهجر بنات الملكة الناجيات أمهن. |
Ödlek polisler beni şehrin en büyük eczanesine götürüyorlardı. | Open Subtitles | الشرطة الحثالة يرافقوني إلى أكبر صيدلية في المدينة |
Ama o bebeği doğurmak en büyük hatam olurdu. | Open Subtitles | لكن إنجاب ذلك الطفل كان سيتحول إلى أكبر خطأ في حياتي |
Bu gece için özel birşeyler planladım sahilin aşağısındaki en büyük partiye gideceğiz ve buraya döndüğümüzde, bütün gece içmeye devam edeceğiz. | Open Subtitles | لقد خططت لشئ مميز هذه الليلة سنذهب إلى أكبر حفل على الشاطئ وسنعود إلى هنا وسنشرب طوال الليل |
Ardından Willard, şu benim horozum gezegenin en büyük ağacının etrafında bunları kovalıyor. | Open Subtitles | "ثم يأتي "ويلارد ذكر النعام و يقوده إلى أكبر شحره على ظهر الكوكب |
Böylece bu patlamayı, eski dünyanın gördüğü en büyük doğal felaket haline getirmişti. | Open Subtitles | وتحوّل هذا الثوران إلى أكبر كارثة لم يشهد مثلها العالم القديم أبداً |
Çinli bir mucit ürün almak istiyor ve bunu dünyada en büyük şey haline getirmek istiyor ve bunun için bana ihtiyacı oluyor. | Open Subtitles | يريد أخذ منتج من مخترع صيني لكي يحوله إلى أكبر سوق في العالم وهو يريد مساعدتي في هذا هل تفهمين ما أعنيه |
Amerika tarihindeki en uzun süre devam eden ekonomik büyümeye ön ayak oldu orta sınıfı 60 yıl boyunca büyüttü verimlilikteki en büyük yükselişi ve orta gelirdeki en büyük artışı sağladı. | Open Subtitles | لقد قاد ذلك إلى أكبر فترة متواصلة من النمو الإقتصادي في تاريخ الولايات المتحدة, توسعت الطبقة المتوسطة لمدة ستون عامًا, |
Dünyanın en büyük yarışına girmemizi sağladığın için sana teşekkür etmek istiyorum Bird. | Open Subtitles | أردت أن أشكرك لأنك أخذتنا إلى أكبر حفل راقص في العالم |
Alak resmen eski erkek arkadaşımın en büyük düşmanımıza silah sattığını söyledi. | Open Subtitles | حسنا، نعم. ألاك وتصف بوضوح بلدي صديقها السابق، الذي هو بيع بوضوح أسلحة إلى أكبر عدو لنا. |
Bunu kullanmayı asla akıl edemezdi çünkü hançerin onu güçlendireceğine inanıyor ancak bu eldiven, seni bir insanın en büyük zayıflığına yönlendiriyor. | Open Subtitles | لن يفكّر باستخدامه أبداً لأنّه يعتقد أنّ الخنجر سيكون قوّته وهذا القفّاز يرشد إلى أكبر نقاط ضعف الشخص |
Bu kadar büyük bir haberi en büyük rakibimin ellerine verdin. | Open Subtitles | لقد إختلقت قصة وتحاول إرسالها إلى أكبر منافسينا |
Bunu hayatımın en büyük hediyesine dönüştürdüm. | TED | وقمت بتحويله إلى أكبر منحة في حياتي. |