Parti otobüsleri mağazasına gidip İçinde sağlam ses sistemi, striptiz direği, aşk mağarası ve meme şeklinde olan direksiyonlu bir otobüs kiralayalım. | Open Subtitles | لمَّ لا أذهب إلى متجر حفلات الحافلات حيث جميع الحفلات لديها، نظام صوتي عمود لراقصة التعري، كهفٌ للحب ومقود على شكل ثدي |
Okuldan mezun oldum, iş buldum, maaşım oldu, sanat mağazasına gittim ve malzeme almak için çıldırdım. | TED | إذا تخرّجت من المدرسة ، حصلت على وظيفة ، وحصلت على شيك أجر ذهبت إلى متجر الفنون و أصبت بالجنون و انا أشتري المعدّات. |
Yeni ayakkabılarınızı aldınız, şimdi evcil hayvan dükkânına gidelim. | Open Subtitles | الآن، بعد أن اشتريت حذاءً جديداً لنذهب إلى متجر الحيوانات المجاور |
Cambridge'de büyüdüm ve bir gün bir mağazaya gittim, parayı unutmuşum ve aldığım elbiseyi bana bedava verdiler. | TED | لقد نشأت في كامبريدج، ومرة ذهبت إلى متجر ونسيت أموالي وقدموا لي الفستان مجاناً. |
Ben 99 Kuruşluklar Dükkanı'na iade edebileceğin bir çift çorap değilim. | Open Subtitles | لست جورباً قديماً تعيده إلى متجر السلع الرخيصة |
Bir gün bir oyuncak dükkanına gitti ve bir sürü oyuncak çaldı. | Open Subtitles | أحد المرات دخل إلى متجر للألعاب وسرق كل الألعاب فيه سرقها بالقوة |
Hâlâ çıkartmadılar. Sizler, bilişimciler olarak daha aydın olduğunuzu düşünmüyorsanız, geçen gün Apple'ın uygulamalar mağazasına baktım. | TED | وخوفا من أن تعتقدون أنكم جميعا ، كالديجيراتي ، تكون أكثر استنارة ، ذهبت إلى متجر أبل التطبيق اي فون في اليوم الآخر. |
Sonra Depo mağazasına gidip inanılmaz para harcıyorsunuz. Sonra da bu dizme işine başlıyorsunuz, hiç bir zaman-- tamamen saçma. | TED | وتذهب إلى متجر صندوق حفظ الأدوات وتنفق أموالا طائلة. ومن ثم تبدأ عملية الفرز الجنونية التي لا-- إنها مجرد مكسرات. |
Beni buzdolabı mağazasına götürdü ve erkekler reklamı yapıyordu ve plak dönüp duruyordu ve annem adama şarkı söylemeyi bildiğimi söyledi. | Open Subtitles | أخذتني إلى متجر ثلاجات حيث كان هناك موظف البيع وتلك الأغنية مازالت قائمة وقالت له والدتي أنا أعرف كيف أغني |
Dini ihtiyaçlar mağazasına gitmeliyiz... kendimize bir kaç galon kutsanmış su alalım. | Open Subtitles | أتعرف ما علينا فعله؟ علينا الذهاب إلى متجر المؤن الدينية والحصول على غالونات من المياه المقدسة |
Ben hayvan mağazasına gidiyorum. | Open Subtitles | فهو يحمل أجساماً مضادة لكلا الفيروسين سأذهب إلى متجر الحيوانات الأليفة |
Oradan satıldığı nalbura ya da internet mağazasına izini sürebiliriz. | Open Subtitles | فلربما يمكننا تعقّبه إلى متجر أدوات أو موقع إنترنت |
Güvendesin. Plak dükkânına girdi. | Open Subtitles | الطريق آمن الآن، لقد دخل إلى متجر بيع الأسطوانات. |
İçki dükkânına gidip bulunan her markayı satın aldım. | Open Subtitles | ذهبت إلى متجر الخمور و أشتريت جميع العلامات التجارية المتاحة |
Daha sonra da yaptığın şeyi gizlemek için hırdavatçı dükkânına gittin, buradan da anlıyorum ki onu başta öldürmeyi plânlamıyordun. | Open Subtitles | عندها ذهبتَ إلى متجر الخردوات لتغطي الجريمة وهذا إشارة جيدة انكَ لم تكن تخطط لقتله |
Onu bir mağazaya getir, ben de tesadüfen orada olayım. | Open Subtitles | أحضرها إلى متجر البقالة أو مطعم وأنا سأكون هناك |
Geçen hafta bir mağazaya gittim ve bir televizyon için benden 800 papel istediler, ama 500 papele düşürttüm. | Open Subtitles | أتعلم ماذا؟ دخلت إلى متجر الاسبوع الماضي، ولديهم تلفزيون بـ 800 دولار واشتريته بقيمة 500 دولار |
Büyük bir mağazaya gelirsek daha bol ürün ve uygun fiyatlar olur sanmıştım. | Open Subtitles | اعتقدت انه لو أتينا إلى متجر مقاطعة كبير ، سيكون هنالك الكثير منهم و الاسعار سوف تكون افضل |
Sihir Dükkanı'na gidip Zalman'ı öldürdün mü? | Open Subtitles | هل ذهبتَ إلى متجر الخدع السحريّة وقتلته؟ |
Bir Amerikan Londra Çay Dükkanı'na gitimş. | Open Subtitles | دخل أمريكي إلى متجر شاي في لندن. |
Red Hook'a, Terry'nin Köy Fırını Dükkanı'na gelin. | Open Subtitles | تعال إلى متجر خبز (تيري) في (ريد هوك) |
Video dükkanına da uğrayabilirim. Almamı istediğin bir şey var mı? | Open Subtitles | يمكنني الذهاب إلى متجر الأفلام أتريد أن أحضر لك فيلماً معيناً؟ |