Fotonların çoğu sonunda kapağa ulaşıyor ve patlayıp farklı yönlere dağılıyorlar. | TED | العديد من الفوتونات تصل في نهاية المطاف إلى الغطاء ومن ثم تتبعثر في اتجاهات مختلفة. |
Bu malzemeler yaygın olarak kullanılabilir ve açık kaynaklı olduğu için, çeşitli insanlar onları çok farklı ve öngörülmeyen yönlere çektiler. | TED | ونظرا لأن هذه المواد متاحة على نطاق واسع ومفتوحة المصدر، عدة أشخاص يأخذونها إلى اتجاهات مختلفة ولا يمكن التنبؤ بها. |
Çocuklarımız büyüyor, ama aynı zamanda da başka yönlere doğru gelişiyoruz. | TED | أطفالنا يصبجون أكبر، ولكن في نفس الوقت نحن نمو في اتجاهات مختلفة. |
Ben bu yöne gidiyorum, sen diğer 3 yönden birini seçebilirsin | Open Subtitles | انا ساذهب من هنا وانت اختار من بين الثلاثة اتجاهات الاخري |
Bazen sakindir, bazen bir fırtına gibi eser ve bazen de hayal bile edemeyeceğiniz yönlerden eser. | TED | فأحيانًا تكون هادئة، وأحيانًا أخرى تعصف، وأحيانًا تأتي من اتجاهات لم تكن لتتخيلها. |
Hep farklı yönlerde uzamış. Berbat bir şey. | Open Subtitles | تخرج اسنانهم في اتجاهات مختلفة , هذا رهيب |
Bu olduğunda ise çarpışan iki parçacık rastgele yönlere saçılacaktı. | TED | وإذا حدث ذلك فان تلك الجزيئات التي شاركت في التصادم سوف ترتد في اتجاهات عشوائية. |
Çünkü, dikkatimiz bir seferde çok farklı yönlere çekiliyor ve aslında dikkati dağıtmadan durabilmek oldukça etkileyici. | TED | السبب في ذلك أن دماغنا ينجذب ناحية اتجاهات مختلفة في نفس الوقت، وإنه لمن الملفت حقاً أن تظل منتبهاً. |
Saldırı altında sürünen fertleri rastgele yönlere kaçıyor, ancak birbirlerini cezbetme kuralı sayesinde tekrar biraraya geliyorlar. Dolayısıyla süreklü olarak birbirlerinden ayrılan ve tekrar biraraya gelen bir tablo oluşuyor. | TED | تتحرك الفريسة في اتجاهات عشوائية، و يجتمعون بعد ذالك نتيجة لقانون الإنجذاب، و بذالك نجد هذا الإنقسام و التجمع المسمر. |
Bizi, takip etmesi öğretilen bir köpek gibi, her zaman takip etmeyen, fakat daha önce mimarinin kelime haznesinin parçası olmamış, başka olasılıklar, başka deneyimler gösteren yönlere doğru hareket eden bir alan. | TED | مساحة لا تتبع دائما لنا مثل الكلب الذي تم تدريبه على متابعتنا ، ولكن يمضي قدما في اتجاهات تظهر الاحتمالات الأخرى ، والتجارب الأخرى ، التي لم تكن أبدا جزءا من المفردات المعمارية. |
Ve ülkelerin nasıl böylesi farklı yönlere doğru ilerlediğini gördük, bu sebepten dolayı dünyanın modelini gösteren bir örnek ülke bulmak zor. | TED | وقد رأينا كيف أن البلاد تتحرك في اتجاهات مختلفة كهذه ولذا، فمن الصعب الحصول على بلد تمثل نموذجًا لنمط العالم |
Mangayı dağıtıp sizleri farklı yönlere göndereceğim. | Open Subtitles | سوف اقوم بحل السرية واضعكم فى اتجاهات مختلفة |
Solunuza bakın, sonra sağınıza, ve diğer 9 yöne. | Open Subtitles | التفتوا يساراً، ثم يميناً، ثم إلى تسعة اتجاهات أخرى. |
Herkes beni başka bir yöne çekmeye çalışıyor. | Open Subtitles | لا استطيع أن أعالجها انني مشتت في عشر اتجاهات في الوقت ذاته |
Uzay boşluğuna kaçacağız ve gerçek anlamda sonsuz yöne gidebiliriz. | Open Subtitles | نحن الان في الفضاء الخارجي بلا اتجاهات معلومة |
Sonrasında hatırladığım tek şey her yönden ateş altında kalmamızdı. | Open Subtitles | لكنه أقلع هارباَ وبعد ذلك كما أتذكر تلقينا النار من عدة اتجاهات |
Uçaklar hala tam korumada ve bizi üç yönden engelleyebilecekleri bir yol yok. | Open Subtitles | الطائرات ما زالت محروسة جيدا ولا طريق لهم هذا لا يحصل لنا على قطع من ثلاث اتجاهات |
Annie, beş ayrı yönden çekiştirilip durdun. | Open Subtitles | آنى) أنتى تم سحبك) فى خمس اتجاهات مختلفة |
Bu makina, ışık hızına yakın hızdaki parçacıkları, karşıt yönlerden bir tünele gönderecek. | TED | و هي عبارة عن آلة تقوم بإرسال جسيمات حول قناة، في اتجاهات متعاكسة، بسرعة تقارب سرعة الضوء. |
Sesini yerini ve onlardan kaç tane olduğunu gizlemek için farklı yönlerden yansıtıyor. | Open Subtitles | إنه يكبر صوته من عدة اتجاهات لكي يخفي مكانه الحقيقي |
Dolayısıyla, farklı yönlerde hareket ettiklerinden dolayı ışıkların farklı hızlara sahip olduğunu bulsalar, şüphe etmeye gerek duymayacaklardı. | Open Subtitles | حتى أنهم كانوا على يقين من أنهم سيجدون الضوء يسافر بسرعات مختلفة كلما تحرك في اتجاهات مختلفة. |