Bu yüzden hükümet Margaritaville senetlerini bankalardan almak zorunda kaldı. | Open Subtitles | لذا فقد اضطرت الحكومة إلى شراء آلات المارغريتا من المصارف. |
Ama 94 yaşında öldüğünde, onun için yas tutmaya gelen insanlar yüzünden polis, mahallesinin sokaklarını kapatmak zorunda kaldı. | TED | ولكن عندما توفي في عمر 94، اضطرت الشرطة أن تغلق شوارع حيه لاستيعاب حشود الناس الذين جاؤوا لتعزيته. |
Bir süreliğine gitmesi gerekti ama hafta sonundan önce döner diye umuyorum. | Open Subtitles | حسناً، لقد اضطرت أن تبتعد قليلاً، لكني أتوقع عودتها قبل نهايه الأسبوع. |
Hayır, kızım onlarla ama telefonunu bazı nedenlerden dolayı kapatmak zorundaydı. | Open Subtitles | لا، ابنتي برفقتهما لكنها اضطرت إلى إغلاق هاتفها لسبب أو لآخر |
Kadın ateş etmek zorunda kalmış ve şu an bir hastanede. | Open Subtitles | اضطرت لإطلاق الرصاص عليه، و نقلوها للمستشفي |
Savaş, 1958 yılında hükümet bir ateşkes yapmak zorunda kalana dek sürdü. | Open Subtitles | المعركة كانت طويلة بحيث في عام 1958 اضطرت الحكومة إلى جعل هدنة. |
Benim senden önce şampiyon olmam gerekiyordu. Bütün bu süre içinde seni dinlemek zorunda kaldım. | Open Subtitles | فى جميع الاوقات كنت تهيننى و كان من المفترض ان اكون البطل و فى كل مره اضطرت لاسمع كلامك الفارغ عن قلب الورق |
Ve onun kabilesi de petrol sızıntıları yüzünden son 10 yıl içinde üç kez göçmek zorunda kaldı. | TED | وقد اضطرت قبيلتها للرحيل .. 3 مرات خلال العشر سنوات المنصرمة |
Yine de, hasta babasına ve kız kardeşine bakmak için doktorasını tamamlamadan okuldan ayrılmak zorunda kaldı. | TED | مع ذلك، اضطرت أن تغادر الكلية قبل حصولها على درجة الدكتوراه لتُعيل أبيها العليل وأختها. |
Sanki bütün populasyon bastan tenore doğru kaymak zorunda kaldı. | TED | وقد اضطرت جميعها من الانتقال من الاصوات المنخفضة الى الاصوات المرتفعة |
Bir yıl durumları o kadar kötüydü ki birkaç mücevher satmak zorunda kaldı. | Open Subtitles | لقد كانت سنة سيئة اضطرت لبيع بعض مجوهراتها |
Yani evini geri almak için onları öldürmek zorunda kaldı. | Open Subtitles | انه كالمنزل لذا ,اضطرت لقتلهم لإستعادة منزلها |
Kaleye çıplak ve gözyaşları içinde dönmek zorunda kaldı. | Open Subtitles | اضطرت للعودة إلى القلعة، عارية ودامعة العينين |
Marissa ile dışarıda, sonra da Los Angeles'a geri gitmek zorundaydı çünkü sette olması gerekti. | Open Subtitles | في الخارج مع ماريسا ومن ثم اضطرت إلى اللحاق بالطائرة العائدة إلى لوس أنجيليس لأنها لابد أن تتواجد في موقع التصوير |
Son dakika alış verişi yapmak için acele çıkması gerekti. | Open Subtitles | اضطرت أن تخرج لتحضر أشياء باللحظة الأخيرة |
Soluğu burada almak zorundaydı çünkü daha güneye gitmek istersen, gemi tutacağın yer burasıdır. | Open Subtitles | انها اضطرت ان تتوقف هنا لأنكإناردتالذهابجنوبآ، هنا يمكنك الحصول على القارب |
Ama sonra Elyse'in babası ölmüş ve okulu bırakmak zorunda kalmış. | Open Subtitles | لكن بعدها توفي والدها، لذا اضطرت لمغادرة الجامعة، وفقدا التواصل |
"Bırakmak zorunda kalana kadar iki yıl oynadım." | Open Subtitles | لعبت لمدة عامين حتى اضطرت للتوقف |
Yeni bir dosya dolabı almak zorunda kaldım. | Open Subtitles | لدرجة أنني اضطرت لوضع رف إضافي من أجلكم. |
Uğraşmak zorunda kaldığı şeyleri de göz önüne alırsak. | Open Subtitles | خاصة مع الأخذ بالاعتبار كل ما اضطرت للتعامل معه |
Bu darbe yüzünden ailem memleketimiz Gana'yı terketmek zorunda kalmıştı ve Gambia'ya taşınmışlardı. | TED | وبسبب الانقلاب، اضطرت عائلتي لمغادرة موطني غانا والرحيل إلى غامبيا. |
- Yeni bir araç alması gerekmiştir o zaman. | Open Subtitles | قد اضطرت إلى شراء سيارة جديدة. أو سرقة واحدة. |