Karanlık maddesi var, sıradan maddesi var, fotonları ve nötrinoları var, ama bunlar evrenin sonraki kısımlarında önem arz etmiyorlar. | TED | تحتوي على مادة سوداء، ومادة اعتيادية. تحتوي على فتونات وعلى نيترينوات، والتي لا تقوم بدور اساسي في الجزء اللاحق للكون. |
sıra dışı malzemeler ve sıradan malzemelerin sıra dışı kullanımlarına da ilgi duyuyorum. | TED | انا مهتمة جدا بالتعامل مع المواد غير الاعتيادية او مواد اعتيادية بطرق غير اعتيادية |
Ancak şimdi sizi temin ederim, temizlik rutinim normal durumda. | TED | أستطيع طمأنتم الآن أن عاداتي الصحية الروتينية اعتيادية رغم ذلك. |
Ve Libby, Montana'da, Gayla Benefield adında oldukça sıradışı bir kadın var. | TED | و في ليبي بولاية مونتانا، هنالك توجد امرأة غير اعتيادية تدعى غايلا بنفيلد. |
Şu anda, herhangi bir standart referans kütüphanesinde bulabileceğiniz her şeyi içeriyor. | TED | لديه حاليا إلمام كبير بأي شيء يمكن أن تجده في مكتبة اعتيادية وما إلى ذلك. |
Dün saat 16'da rutin bir mesaj aldık. | Open Subtitles | لدينا رسائل اعتيادية منذ الساعة 1500 البارحة |
Sizi temin ederim gerçeğim ve düzenli aralıklarla kızınızla cinsel ilişkiye giriyorum. | Open Subtitles | أؤكد لكِ أنني حقيقيّ تماماً وانا أجامع أبنتكِ بطريقة اعتيادية |
Umarım Doe'muz bilezik kadar sıradan değildir. | Open Subtitles | حسناً، لنأمل أن مجهولتنا لم تكن اعتيادية بقدر السوار |
Görünürde, sıradan bir cenaze evi gibi çalışıyoruz ve insan müşterilerimize harika bir hizmet sunuyoruz. | Open Subtitles | حسناً اثناء المراسم نحن نعمل كمؤسسة عزاء اعتيادية ونعرض خدمة ممتازة لزبائننا البشر |
Tatlım, seninle sıradan bir akşam geçirmekten de gayet mutlu olurum. | Open Subtitles | عزيزي تعرف أنني سأكون بخير بأمسية لطيفة اعتيادية بالمنزل معك |
Belki de yazacak bir şey bulamamamın sebebi siz şaklabanlarla sıradan bir hayat yaşıyor oluşumdur. | Open Subtitles | ربما السبب ان لدي عقبة الكاتب و هى انى اعيش بطريقة اعتيادية جدا معكم ايها المهرجون |
Onu sıradan bir kız sanabilirsiniz. | Open Subtitles | كانت تعيش روح غير اعتيادية يمكنك أن تعتبرها فتاة |
Uzun zamandır, göklerin bizim etrafımızda dönmediğini ve bizim oldukça sıradan bir galaksinin bir sarmal kolunda oldukça sıradan bir yıldızın etrafında dönen, oldukça sıradan bir gezegenin sakinleri olduğumuzu biliyoruz. | TED | منذ زمن بعيد، علمنا أن السماوات لا تدور حولنا. وأننا سكان عالم اعتيادي، يدور حول نجمٍ اعتيادي، في مجرة لولبية اعتيادية. |
aslında şu an meydana gelen tarihin çok daha normal bir vakası. | TED | في الواقع، ما ينبثق الآن هو الحالة الأكثر اعتيادية في التاريخ. |
İstediğiniz zaman motoru çıkarıp normal bir askılık olarak kullanabilirsiniz. | Open Subtitles | بإمكانك التخلص من المحرك وإستعمالها كمعلقة أربطة اعتيادية |
Bunun neresi normal değil? | Open Subtitles | لهذا .. فان هذه الحالات تعتبر غير اعتيادية |
sıradışı olaylar daha ilgi çekici, değil mi? | TED | الأحداث الغير اعتيادية اكثر جذباً للاهتمام، لا؟ |
Bir arada çalışmak zorundalar, gerçekten ama gerçekten yabancı bir ortam, ve onlar için gerçekten yabancı bir ortam çünkü sıradışı. | TED | ويتوجب عليهم العمل معا في بيئة خطرة جدًا جدًا، وهي فعلًا بيئة غريبة عليهم لأنها غير اعتيادية. |
Yasalara aldırmazcasına iş yapıp acımasızca sıra dışı taktikler uygularlar. | Open Subtitles | استخفاف تام بالقانون وتكتيكات غير اعتيادية |
Daha renkli bir yer olur, daha sıra dışı olur diye düşündüm. | Open Subtitles | ظننت أن هذا سيكون أكثر تلويناً وأقل اعتيادية |
Çoğu standart ölçülerde. | Open Subtitles | على ما يبدو أنها أمور اعتيادية هذا ما استطيع قوله، سيدي |
Güvenliği sağlamak üzere tutulduk, rutin güvenlik istihbarat görevlileri için. | Open Subtitles | تم التعاقد معنا للتزويد بخدمات أمنية اعتيادية. خدمات أمنية لضباط استخبارات. |
Burasının daha renkli, daha düzenli bir iş olacağını düşünmüştüm sanırım. | Open Subtitles | ظننت أن هذا سيكون أكثر تلويناً وأقل اعتيادية |
Şunu belirtmek isterim ki bu olağan bir mahkeme değil. | Open Subtitles | وأريد أن أؤكد أن هذه ليست محاكمة اعتيادية |
Hayır, ciddiyim. Ne olağandışı banka kaydı ne de depozito var. | Open Subtitles | أقصد انه لا يوجد سجلات مصرفية غير اعتيادية لا ودائع |