Ona gece yarısından sonra yemek yemeyi yasakladılar ve şu anda yabancı bir yerde çenesi ses çıkarıyor ve korkmuş durumda. | Open Subtitles | لقد منعوه عن الأكل بعد منتصف الليل وهو جائع الآن، وهو في أرضٍ أجنبية ومازل فكّه يصدر أصواتاً وإنّه فزعٌ جداً |
Şişman adamın salato sosu sakladığını, şişman adamın yemek yemeyi sevdiğini söyle herkese. | Open Subtitles | اخبر الجميع أن الرجل السمين يخفي برطمانات طعام الرجل السمين الذي يحب الأكل |
Yalnız yemekten nefret ederim. Ne kadar sık bu duruma düştüğüme inanmazsınız. | Open Subtitles | أكره الأكل وحيداً و المدهش هو عدد المرات التي أفعل فيها هذا |
yemeği, çiçekleri, balayını planlamak ve her şeyi son dakikada toparlamak derken... | Open Subtitles | وأجمع كل شيء فى أخر الدقائق مع الأكل والورود و شهر العسل |
Onlara mutfak düzenlemelerinde yardımcı olduk ve şimdi bütün çocuklarımızın yemeğini onlar sağlıyor. | TED | ساعدناهم ليفتحوا مطبخا لهم والان يقومون بتوفير الأكل لجميع أطفالنا |
Savaşmaktansa yemeyi ve sevişmeyi tercih ediyorlar. | Open Subtitles | ،فتأنقهن اللاتيني ممزوج بالكسل أدى إلى تفضيلهم الأكل والحب على القتال |
- Billy, böyle yemeyi bırakmalısın. - Biliyorum, biliyorum. | Open Subtitles | يجب عليك ان تتوقف عن الأكل بهذه الطريقة اعرف |
yemeyi kesmezsem sorun yok. -Bu çok iyi Bebe. | Open Subtitles | طالما لا أتوقف عن الأكل سأكون بحالة جيده |
yemekten sonra 4 saat, ve yemekten 3 saat önce yüzmek yok. | Open Subtitles | السباحة ممنوعة حتى أربع ساعت بعد الاكل وكذلك ثلاث ساعات قبل الأكل. |
İnsanlık tarihini boyunca açlık her zaman fazla yemekten daha büyük bir problem olmuştur. | TED | على مدة تاريخ البشر، الجوع مشكلة أكبر من الإفراط في الأكل. |
Kutsal kitapta yemekten önce duymak istemeyeceğim çok fazla şey var. | Open Subtitles | هناك العديد من الأشياء في الكتاب المجيد لا أريد سماعها قبل الأكل |
Bir kaç satır kalmıştı. yemeği bıraktım ve sessizce oturdum. | Open Subtitles | .ما تبقى من أسطر توقفت عن الأكل وفضلت صامتة |
Anne, akşam yemeği için başka planın yoksa seninle yemek istiyorum, yemeği yanlız yemekten hoşlanmadığını biliyorum. | Open Subtitles | أمي، أنا الملقب ب ك خطة الأكل ن إذا كنت تريد أن تأكل ، عشاء الأكل كاذبة ساعة أنا أعرف من هي غير المرتبطة. |
Neden? Brançlarda yemeği sıcak tutmak için kullanılan geleneksel servis tabağıdır. | Open Subtitles | وهذا إناء تقليدي لتقديم وجبات برينتش فهو يحفظ الأكل ساخناً |
Bildiğim kadarıyla, hayatının geri kalanını yemeğini bir kamıştan içerek geçirmiş. | Open Subtitles | و حسب علمى أنه عاش بقية حياته يشرب الأكل من خلال مصاصة |
ye, çalış, alışveriş yap, oyun oyna, hepsi bir yerde. | Open Subtitles | الأكل , العمل ,التسوق اللعب كل ذلك في مكان واحد |
Menüye ne kadar harcarsanız, yemeğe o kadar az zamanınız kalır. | Open Subtitles | لذا زيادة الوقت مع القائمه يؤدي إلى وقت أقل في الأكل |
Yutma fonksiyonum bozulmuştu öyle ki bir şey yiyip içemiyordum. | Open Subtitles | دُمـِّرَتْ حركة ابتلاعي اللاشعورية لم أعد أستطيع الأكل ولا الشرب |
- Adımı ver yeter. Müziği bilmem, ama yemekleri iyidir. | Open Subtitles | لا أعرف بشأن الفرقة الموسيقية لكن الأكل جيد |
Ben hiçbir şey yapamıyorum artık, yiyemiyorum, okuyamıyorum , yazamıyorum. | Open Subtitles | لم أعد أستطيع عمل أي شئ لا أستطيع الأكل أو القراءة أو الكتابة |
Eve girerken ayakkabımızı çıkarırdık, bizden büyüklere hiçbir hataya mahal vermeden nezaket gösterirdik, elektrikli tencerede yavaş pişen baharatlı yemekler yerdik. | TED | نخلع أحذيتنا في المنزل، كنا وبدون كلل مؤدبين مع من يكبرنا سنا، نأكل الطعام المطهي ببطء،و الأكل الحار. |
Biliyorum, eğer siz çok acıktıysanız sanırım ben de yemek yiyebilirim. | Open Subtitles | , أعرف , وأذا أنتم يارفاق حقا جائعين أعتقد بأنه يمكنني الأكل |
Nasıl olsa bu olayda suç ortağı olduğumuza göre, son pizzalarımızı yiyelim dedik. | Open Subtitles | نحن جميعا متواطئون الآن بأي حال إذن إفترضنا أنه كذلك علينا الأكل |
Siz bu haldeyken yiyebilir miydiniz? | Open Subtitles | هل يمكنك الأكل حين تكوني بحالة بؤس عميقة؟ |
Masaya davetliyiz. Umarım parmaklarınla yiyebilirsin. | Open Subtitles | نحن مدعوون الى الطاوله أتمنى أن تستطيع الأكل بأصابعك |
Mesela komşuları dolaşıp yiyecek alışverişini nereden yaptıklarını, neden orayı tercih ettiklerini soracakları bir çalışma, dönem ödevi olabilir. | TED | و بخروجنا للمجتمع و مقابلتنا جيراننا عن نوع الأكل الذي يشترونه و من أين و لماذا, هذا فرض مدرسي. |