"الأمر سيء" - Traduction Arabe en Turc

• Çok kötü
• Durum kötü
• kötüyken
• kadar kötü
• kötü bir şey

Ama bizden biri değilsen, Çok kötü bir şey.
ما عدا أن الأمر سيء إذا لم تكن واحداً منا

Ah, Tanrım, bu Çok kötü geliyor değil mi?
يا الهي يبدو الأمر سيء للغاية ، أليس كذلك ؟

Çok kötü. Aslında orada olmayan şeyler görmeye başlıyorsun.
الأمر سيء, تبدأين برؤية أمور غير موجودة فعلا

Durum kötü ama senin için değil. Tamam mı?
الأمر سيء لكن ليس لكَ، فهمت؟

Durum kötü, patron!
الأمر سيء أيها الزعيم!

Kardeşimi soruşturmak yeterince kötüyken ona bir de yalan mı söylemem lazım?
الأمر سيء كفاية لأحقق مع أخي الآن عليّ أن أكذب عليه أيضاً ؟

Son dakikada model olmayı iptal etmem yeteri kadar kötü oldu bile.
إن الأمر سيء فعلاً بإلغاء دوري كعارضة في اللحظة الأخيرة

Çok kötü ama sanırım sahte kimliklerden birine dün gece bir barda el konulmuş.
الأمر سيء لكن أعتقد أن أحد الهويات المزورة تمت مصادرتهــا ليلة أمس بالحــانة

Zamanlaması Çok kötü ve bu yüzden çok özür dilerim.
توقيت هذا الأمر سيء جدًا , وأنا أعتذر لذلك

Kız arkadaşınla olanlar Çok kötü. Çok güzel eşyaları var burada.
الأمر سيء بخصوص حبيبتك، لأن لديها بعض الأغراض الجيدة

Sana sonra söylerim, dostum. Çok kötü bir şey.
سأخبرك لاحقا يا رجل الأمر سيء للغاية

- Durum Çok kötü görünüyor evlat.
الأمر سيء للغاية لكَ أيها الفتى

Eğer Bay Fitzhugh ve ailesini sokağa sürükleyerek atarlarsa Çok kötü görünürüz.
إذا ألقوا بالسيّد (فيتزهف) وعائلتَهُ في الشارع, فإن الأمر سيء علينا كلنا.

- Durum kötü mü?
-هل الأمر سيء ؟

Durum kötü.
الأمر سيء

Dinle, kocamdan ayrılmış olmamın koridorlarda konuşulması yeteri kadar kötüyken okulun ve ebeveynlerin onlardan iki tane olduğunu bilmelerine hiç ihtiyacım yok.
إسمع، الأمر سيء بما فيه الكفاية في أن لدي زوج سابق واحد يحوم في الممرات لست بحاجة من الكليّة والأباء لأن يعرفوا أن لدي زوجان.

Kaleb'in cinayetiyle ilgili benden bilgi saklaman yeterince kötüyken bir de mazeretimi mi soruyorsun?
بأنّي أخوك , يا إلهي , الأمر سيء كفاية بأنّك لم تطلعيني على مقتل (كايلب) ـ لكن بعدها تسأليني عن حجة غياب ؟

- O kadar kötü değil bence.
لا، لا أظن الأمر سيء لهذه الدرجة

Zaten arkadaşını cezalandırman yeterince kötü bir şey. Ben neden acı çekmek zorundayım ki?
الأمر سيء كفاية لتعذبي صديقتك لماذا عليّ أنا أن أتعذب؟