Fakat sen sensin ve hasta kıçını aktif göreve döndürmeye Acele ediyorsun. | Open Subtitles | لكن هذا أنت، وأنت تريد الإسراع في العودة إلى العمل وأنت مريض. |
Yanınızdakiler hızlı hareket etmeye başlarsa, Acele etmeniz gerektiğini hissetmeniz lazım. | TED | إذا بدأ أصدقاؤك في التحرك بسرعة، يجب عليك الشعور بأنه يجب الإسراع. |
Hey, Joe. Acele etseniz iyi olur, kalkmak üzere. | Open Subtitles | عليكم الإسراع بالمغادرة لأنها ستقلع فوراً |
Daha hızlı girebilir misiniz bilemiyorum. | Open Subtitles | لا أدري إن كنت تستطيع الإسراع ربما 20 أو 25. |
Elimizden geldiğince savunmaya çalışıyoruz. Ama kontrolü kaybediyoruz, çabuk olun. | Open Subtitles | نحاول الدفاع قدر استطاعتنا هنا ولكننا سنخسر ، عليكم الإسراع |
Bu herif polise haber vermeden Acele etmeliyiz Ntsiki. | Open Subtitles | علينا الإسراع يا نتسيكي قبل أن يٌخبر الشرطة |
Bir bebeğe Acele ettirilmez, kral için bile. | Open Subtitles | لا يمكن الإسراع بولاده الطفل حتى من اجل الملك |
Anne hareket etmeye devam ettiği sürece güvende olacaklar ve o da Acele etmek için elinden gelenin en iyisini yapıyor. | Open Subtitles | لقد أتت من أجل عجلها. إذا ما استمرت الأم بحركاتها حول صغيرها سوف يبقى في أمان، وهي تفعل ما بوسعها لتحثه علي الإسراع. |
Hepiniz Acele edin. Her şey, bir anda sona erecek. | Open Subtitles | على الجميع الإسراع سينتهى كل هذا فى لحظات |
"Acele etmek" kavramın bu mu, Charlie? | Open Subtitles | أن جميعنا يعلم أين تقف فيه ؟ هل هذه فكرتك في الإسراع ؟ |
Acele etmen gerek. Yoksa bana sahip olman için çok geç olacak. | Open Subtitles | عليك الإسراع أو ستصبحين متأخرة جداً للحصول علي |
Hani demiştin yaşamı Acele alıyoruz birbirimize zaman ayırmıyoruz. | Open Subtitles | بشأن ما قلتيه سابقاً بشأن الإسراع في الحياة بشأن عدم بقائنا مع بعضنا لوقت كافي |
Onlara götürmek için hâlâ zaman var, ama Acele etmeniz gerekiyor. | Open Subtitles | لازال هناك وقت لتصل إليهم لكن يتوجب عليك الإسراع |
Acele etsen iyi olur, yoksa gelip seni kovalarım. | Open Subtitles | يجدر بك الإسراع بالعودة، وإلا سأمضي في أثرك |
Çok etkileyici! Ama eminim daha da hızlı koşabilirsin. | Open Subtitles | نعم، رائع جداً ولكنني متأكد أنك تستطيع الإسراع أكثر |
Keşke metro ile gitseydim. Affedersiniz bayım. Daha hızlı gidebilir miyiz? | Open Subtitles | أتمنى حقاً لو أني آخذت مترو الأنفاق معذرةً ، سيدي ، هل يمكنك الإسراع ؟ |
Bu şey daha hızlı gidemez mi? | Open Subtitles | ألا تستطيع الإسراع قليلا بهذا الشيء ؟ |
- çabuk kazan. | Open Subtitles | حسناً، يجدر بك الإسراع في ذلك نحتاج لموهبة عظيمة مثلك |
Büyük planlarınız varsa erken başlayın, çünkü trafik sıkışmaya başlıyor. | Open Subtitles | إن كان لديكم خطط لليوم فيجب ع الإسراع فيها مبكراً لأن الشوارع تبدو مزدحمه |
Bazı kadınsal görevleri aceleye getirmek istemiyorum. | Open Subtitles | هناك واجبات زوجية معيّنة لا أريد الإسراع في القيام بها |
Bunu gerçekten hızlıca anlatmam gerekecek. | TED | ينبغي عليّ الإسراع في هذا. هم مجموعة من التجارب. |
Makinistle iletişimimizin kaybolduğu gözönünde bulundurulursa lokomotifin önünde korunmasız durumdayız tren kontrolsüz bir şekilde hızlanıyor ve dünyanın en dik buzul vadisine doğru hızla yaklaşıyoruz hepimizin sıkıcı tutunmasını tavsiye ediyorum! | Open Subtitles | بما أننا لا نستطيع الاتصال بالمهندس و نقف مكشوفين تماماً فى مقدمة القاطرة و القطار آخذ فى الإسراع |
Yaşam, Güneş'in enerjisinden fotosentez yoluyla yararlanmayı çözdüğünde hızlanmak ve gündüz-gece döngüsüne ayak uydurmak zorunda kaldık. | TED | عندما اكتشفت الحياة كيف تسخر طاقة الشمس من خلال التمثيل الضوئي، كان علينا الإسراع للدخول في دورات الليل والنهار. |
Bir mahlasın arkasından, Amerikan imparatorluğunun çöküşünü hızlandırmak daha zor olmayacak mı? | Open Subtitles | ألن يكون أكثر صعوبةً الإسراع بهلاك الإمبريالية الأمريكية من خلف إسم مستعار ؟ |
İşleri biraz hızlandırmalısın. | Open Subtitles | عليك الإسراع في ذلك |