"الإلكترونات" - Traduction Arabe en Turc

    • elektronlar
        
    • elektron
        
    • elektronların
        
    • elektronları
        
    • elektrik
        
    • elektronu
        
    • elektronlarsa
        
    • elektronlara
        
    • elektronun
        
    Etrafında uçuşan elektronlar ile içinde proton ve nötronların bulunduğu, kuarklardan oluşmuş parçacıklar. Open Subtitles بالدوران حول الخارج كان هناك الإلكترونات, وبالداخل البروتونات والنيترونات التى صُنِعت من الكواركس.
    Zemin kat çekirdeğin yaşadığı yerdi, elektronlar üst katlara yerleşmişti. Open Subtitles تسكن النواة في الطابق الأرضي بينما تشغل الإلكترونات الطوابق الأعلى
    elektronlar dışarıdaki gerçek dünyaya giderler, cihazlarımızı çalıştırırlar. TED تعمل الإلكترونات في العالم الحقيقي هنا، لتشغيل أجهزتنا.
    Yani Thompson, ilk atomaltı parçacığı keşfetmişti. Yani bu günümüzde bildiğimiz elektron. TED لذا اكتشف طومسون أول جسيم دون الذرية، التي نطلق عليه الآن الإلكترونات.
    elektron mikroskobu, nesneleri milyon kez büyüten görüntüler yaratan elektronlar ateşler. TED الميكروسكوب الإلكتروني يقوم بإطلاق الإلكترونات التي تشكل صورًا مكبرة بما يقارب المليون مرة من حجمها الحقيقي.
    Odaklandığımda kablodaki elektronların akışını, dar bir yolda araba kullanıyormuşum gibi kontrol edebiliyordum. Open Subtitles بالتركيز استطيع التحكم بتدفق الإلكترونات خلال السلك مشابه لقيادة سيارة في طريق ضيق
    çekirdek denilen bir şey vardır ve dışında elektronları görebilirsin. TED والتي تحتوي على البروتونات والنيوترونات، وفي الخارج وسوف تشاهد الإلكترونات.
    Protonlarla nötronlar çekirdeğin içinde bulunmaktadır ve atomun neredeyse tüm kütlesini oluşturmaktadırlar. Ta kenarda elektronlar bulunur. TED البروتونات والنيوترونات تعيش داخل النواة، وتحوي كل كتلة الذرة تقريبا. وعلى الحافة بعيدا توجد الإلكترونات.
    Ve bu elektronlar akarken, birbirleriyle çarpışırlar ve bu çarpışmalarla bir miktar enerjilerini kaybederler. TED و هذه الالكترونات و بينما تتدفق، تصطدم بالذرات، و في هذه التصادمات تخسر الإلكترونات كمّاً معيناً من الطاقة.
    elektronlar bir tür tüy yığınında kaybolurlar ve yalnızca enerji kalır. TED تختفي الإلكترونات كالضباب ولا يبقى إلّا الطاقة.
    Atomlar ya da elektronlar gibi küçük nesneler ise fizik deneyleri ile ölçülebilecek kadar büyük dalgaboyludurlar. TED الأشياء الصغيرة كالذرات أو الإلكترونات يُمكن أن يكون لها أطوال موجية كبيرة بما يكفي لقياسها في التجارب الفيزيائية
    İki atom yeterince yakınlaştığında, elektronların atomlardan birini seçmesi gerekmez; elektronlar paylaşılır. TED إذا قمت بتقريب ذرتين معًا، لن تحتاج الإلكترونات لاختيار ذرة واحدة فقط، لكن يتم مشاركتها بين الذرتين.
    Cryptochrome' larda, bir çift elektron kuantum dolanıktır. TED داخل الكربتكروم يوجد زوج من الإلكترونات متشابك كمياً.
    Kanıt, elektron kitlesi olan plazmaların paradoksik kararlılık özelliğini anlamaya dayalıydı. TED كان الأمر يدور حول فهم خاصية الاستقرار المتناقض للبلازما، وهي عبارة عن حشد من الإلكترونات.
    Bu sürecin sonunda hızlandırılmış bir elektron kümesi akışı oluşur ve bu da çok büyük bir manyetik güç yaratır. Open Subtitles يقوم بإطلاق سيل من الإلكترونات عالية السرعة مما يخلق قوة مغنطيسية كبيرة
    Durumların devasa üst üste binişi elektronların malzeme içindeki hareket biçimini yönlendirerek; iletken mi yalıtkan mı yoksa yarı iletken mi olacağını belirler. TED ويحدد التراكب الهائل للحالات طريقة تحرك الإلكترونات خلال المادة، سواء أكانت مادة موصلة أم عازلة أم شبه موصلة.
    elektronların atomlar arasında nasıl paylaşıldığını anlayabilmek, silikon gibi yarı iletken malzemelerin özelliklerini tam olarak kontrol edebilmemizi sağlıyor. TED يسمح لنا فهم كيفية مشاركة الإلكترونات بين الذرات بالتحكم بشكل دقيق في خصائص المواد شبه الموصلة، مثل السيليكون.
    Atomlar elektronları kol gibi kullanarak uzanıp komşularını tutarlar. TED تستخدم الذرات الإلكترونات كأذرع للوصول إلى جيرانها.
    Sanırım tartmak istediğiniz atomları bu cam tüpe koyup elektrik yüklü atomları bu yönden püskürtüyorsunuz. Open Subtitles وجد أندرسون الدليل في جسيمات تشبه الإلكترونات تماماً
    Gördüğümüz sinkroton radyasyonunun oluşması için düzlemde çok sayıda yüksek enerji elektronu olması gerektiğini biliyoruz ve bunların süper nova kalıntılarından oluştuğunu düşünüyoruz fakat yeterince yok gibi duruyor. TED نحن نعلم أن هناك الكثير من الإلكترونات ذات الطاقة المرتفعة في المستوى التي تنتج التردد السينكروني الذي نراه، ونعتقد أنها تنتج عن المستعرات النجمية، ولكن يبدو أنها ليست كافية.
    Kubbeyi bir atoma benzetirsek bu duvarlarda sadece elektronlarsa demek oluyor ki merkezinde bir çekirdeği olmalı. Open Subtitles إن كانت هذه القبّة أشبه في تركيبها بالذرّة وهذه الجدران بمثابة الإلكترونات فمن المؤكد أنه يوجد نواة في مركزها
    Ancak bu sadece, vücudunuzdaki elektronların yer çekimine karşı, koltuktaki elektronlara doğru bir itiş uygulaması. TED لكن ذلك ليس إلا الإلكترونات في جسدك التي تقاوم الإلكترونات في المقعد، وتعارض قوى الجاذبية.
    Ve burada elektronun bir tür grafit içinden geçip yaygın biçimde oluşturduğu lekelere bakıyoruz. Open Subtitles و ما نراه هو أن الإلكترونات تنتقل عبر الجرافيت و تُكوِّن هذه البقع المنتشرة

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus