Gerçekten eğlenceli olabilirdi ama keşif kısmı beni biraz geriyor. | Open Subtitles | أرى كم قد يكون هذا ممتعًا. لكن الاستكشاف يجعلني متوترًا. |
Genellemek gerekirse, keşif/sömürü ödünleşimini biliyor olmak siz bir karar vermeye çalştığınızda rahatlamanıza ve kendinize fazla yüklenmemenize yardımcı olur. | TED | بالعموم، فهم معنى مبدأ التسوية بين الاستكشاف والاستثمار يجعل من السهل لنا أن نهدأ ونهوّن على أنفسنا عند اتّخاذ القرارات. |
Gezegenlerarası keşif ve gezegen korumanın amaçları birbirine zıt değildir. | TED | لكن أهداف الاستكشاف والحفاظ على الكواكب لا تتعارض مع بعضها البعض. |
Dinle, dilersen sabah keşfe çıkabilirsin. | Open Subtitles | اسمع، إن كنت تريد الاستكشاف في الصباح فلا يهم |
Ama konumu da düşünüldüğünde keşfin en safi potansiyelini oldukça heyecanlı bir hale getirdi ve benim bir sürü sorum vardı. | TED | ولكنّ ذلك، بالإضافة إلى موقعها، جعل إمكانية الاستكشاف أمراً في غاية التشويق، وكان لدي تساؤلاتٌ كثيرة، |
Bu karmaşık dünyaları inanılır, anlaşılır, ve keşfetmeye değer yapan da budur. | TED | وهذا مايجعل هذه العوالم المعقدة قابلة للتصديق وشاملة وتستحق الاستكشاف. |
Ancak keşfetme arayışı beni, kısa sürede gezegenin en uzak köşelerine, bu keşfedilmemiş kıtanın yeni, potansiyel girişlerini bulmaya savurdu. | TED | ولكن السعي وراء الاستكشاف سرعان ما قادني إلى أبعد زاوية في الكوكب، باحثًا عن مداخل محتملة لهذه القارة الغير مكتشفة. |
Keşifte... Ve bilim keşfin ta kendisidir... | Open Subtitles | ـ في الاستكشاف ـ ـ ـ ـ والعلم هو استكشاف ـ ـ ـ |
Dünya yörüngesi nefes kesici bir şekilde güzel ve bizim keşif yolumuz. | TED | المدار الأرضي جميل بصورة اخّاذة وهو بوابتنا نحو الاستكشاف. |
Bu keşif süreci annemle son bulmadı. | TED | ولم تنتهِ رحلة الاستكشاف هذه مع والدتي. |
keşif ve sömürü arasında bir tür doğal gerilim var. | TED | هناك نوعٌ من التوتر الطبيعي بين الاستكشاف والاستغلال. |
Merak ve keşif oyun sahnesidir bir parçasıdır. | TED | لكن حب الاستطلاع و الاستكشاف أجزاء من مشهد اللعب. |
keşif, kendi maliyetini ödedi. | TED | إذا ، الاستكشاف بإمكانه إن يغطي تكاليفه |
keşif uçağımızın sadece Kondo'nun çıkarma filosunu gördüğünü sanıyorlar. | Open Subtitles | القائد الاعلى لابد و انه اعتقد ان طائره الاستكشاف قد شاهدت قوات كوندو فقط |
keşif uçağı sadece 2 taşıyıcı görmüş. | Open Subtitles | سيدى , طائرات الاستكشاف ابلغت عن وجود حاملتين فقط |
Nato için keşif görevi. Sadece fotoğraf çekimi. | Open Subtitles | الطائره تستعد لمهمة الاستكشاف الفوتوغرافيه المنفرده |
Dinle, dilersen sabah keşfe çıkabilirsin. | Open Subtitles | اسمع، إن كنت تريد الاستكشاف في الصباح فلا يهم لكن هذا يكفي بالنسبة لليلة |
Benim takımla ilk başlarda görmüştük aslında. İlk keşfe çıktığımız zamanlardan birinde orada neler olduğunu görmüştük. | Open Subtitles | أنا وفريقي رأينا ذلك سابقًا أثناء قيامنا بإحدى جولات الاستكشاف الإوَل |
Birileri gelip onları akvaryuma koymuyor da ondan. Baksana. Biraz keşfe ne dersin? | Open Subtitles | هذا لأنه لا أحد يأتي ويضعهم في علبة هل تريد الاستكشاف ؟ |
Antarktika'ya bilimsel keşfin başladığı zamanda, bu bilinmeyen kıtanın aydınlanmaya başlaması onlar için büyük bir başarıydı. | Open Subtitles | بدأ الاستكشاف العلمي للقارة القطبية الجنوبية، وهذا افتتاحهم وإنجازهم العظيم للقارة المجهولة. |
Artık biraz büyüdü, kendi başına keşfetmeye başlayabilir. | Open Subtitles | والآن بما أنه نما قليلاً يمكنه البدأ في الاستكشاف بنفسه |
Temel olarak keşfedilecek yeni bir yer ve insanları hayvanlardan farklı kılan şey bu, keşfetme, merak etme güdüsü ve yeni bir şey öğrenme. | TED | بشكل أساسي، هو اكتشاف مكان آخر، وهذا ما يميّز الإنسان عن الحيوان، هو حس الاستكشاف وحس الدهشة، وتعلم شيء جديد. |
Bilimde gözlemlenebilir kanıt Keşifte önemli rol oynar. | Open Subtitles | \u200fفي العلوم، الأدلة التي يمكن ملاحظتها \u200fتلعب دوراً مهماً في الاستكشاف. |