Eğer gizli dosyayı okusaydın, sen de aynı sonuca varırdın. | Open Subtitles | و اذا قرأت الملف الغامض فانك ستصلين الى نفس الاستنتاج |
Buna "hemen sonuca varmak" denmez. Sonuç, kıçından sallanıyor zaten. | Open Subtitles | ليس هذا تسرّعًا في الاستنتاج بل استنتاجًا يتدلّى من مؤخّرتكِ |
çıkarım yapmak ve sonuca varmak zorunda bırakılırız, çünkü gerçek hayatta yaptığımız şey bu. | TED | نحن مجبرون على الاستنتاج وعلى الاقتطاع، لأن ذلك ما نفعله في الحياة الحقيقية. |
Bu yüzden "suçlu" kararı mümkün olan tek Sonuç olacak. | Open Subtitles | أى أن الحكم بالاٍدانة يجب أن يكون الاستنتاج الوحيد الممكن |
Sonuç olarak birinci dereceden cinayet şüphelisi olarak kayda geçeceksiniz. | Open Subtitles | بهذا الاستنتاج بمكن أن تتهمي بجريمة قتل من الدرجة الأولى |
Ama bütün verileri değerlendirince, oğlunuzun saklandığı sonucuna vardık. | Open Subtitles | ولكن ... بعد تحليل كل المعلوات التى توفرت لنا مازلنا متفقين علي الاستنتاج الأصلي |
Yani insula'da aktifleşme gördükleri için bu sonuca vardılar, bu da demek oldu ki denekler iPhone'larını seviyordu. | TED | فوصلو لهذا الاستنتاج بناءً على نشاط في منطقة انسولا هذا يعني ان هؤلاء الاشخاص يحبون الاي فون |
sonuca ulaşmak için bu küçük parçaları tekrar bir araya getiriyorsunuz. | TED | عبر القيام بجمع تلك القطع والأجزاء سويّة مرة أخرى من أجل بلوغ الاستنتاج. |
Bu insanların geçmişlerinin analizi otomatikman bu sonuca varmamızı sağlar. | Open Subtitles | تحليل ماضيهم يقود الشخص تلقائيًا إلى هذا الاستنتاج |
Sanırım cinayet silahı, gerçi sizin hemen sonuca atlamayacağınızı öğrenmiştim. | Open Subtitles | أشك أنه سلاح الجريمة رغم أني تعلمت لا تقفز نحو الاستنتاج مباشرةً |
Ve bu tek görüşmeye dayanarak mı ifadenizde belirttiğiniz sonuca vardınız? | Open Subtitles | وبناء علي تلك المقابلة الوحيدة استطعت التوصل الي الاستنتاج الذي جاء في شهادتك |
Benim vardığım sonuca sizin de ulaşacağınıza emin olana kadar resmi yollarda bir oyun oynamak zorundaydım. | Open Subtitles | اضطررت لمجاراة العابكم مع التوجه الرسمب حتى استطعت ان اثق بانكم ستصلون لنفس الاستنتاج الذي وصلت اليه |
Ama bu Sonuç, Mısır'ın Tahrir Meydanındaki kameralarından çok uzak alanlarında olabilecek tektonik değişiklikleri ihmal eder. | TED | لكن هذا الاستنتاج كان يتجاهل تحولا تكتونيا يقع في مصر بعيدا عن الكاميرات في ميدان التحرير. |
Verileri bir araya getirdiğimiz zaman Sonuç çok basit. Başarı her an gelebilir. | TED | لذا عندما نضع البيانات معًا، فإن الاستنتاج بسيط جدًا النجاح يمكن أن يأتي في أي وقت |
Polis değilim ama Sonuç meydanda diyorum. | Open Subtitles | أنا ضابط شرطة لكن الاستنتاج يبدوا لي واضح |
Tabii lisan bu eski iletişim biçiminin yerini aldıysa, bariz olan çıkarım lisanın daha gelişmiş bir iletişim biçimi olmasıdır. | Open Subtitles | ومع ذلك، إذا حلت اللغة محل هذه الاتصالات القديمة، الاستنتاج الواضح هو أن اللغة يجب أن تكون متفوقة، |
Hem neden sorunun bende olduğu sonucuna varıyorsun? | Open Subtitles | و لم الاستنتاج أن المشكلة مني؟ |
Boşaltma birliklerinden aldığımız raporlar da bu sonucu destekliyor. | Open Subtitles | التقارير التي تصلنا من جنود الإخلاء في تلك المنطقة .تعزز هذا الاستنتاج |
Doğru karara vardın ama yanlış mermiyle. | Open Subtitles | كان لديك الاستنتاج الصحيح. ولكن الرصاصة الخاطئة الشظية ارتدت الى أين؟ |
Ayrıca senin için mantıksal sonucun bu davayı bir çözüme bağlamak ve beni ihbar etmek olduğunu da biliyorum. | Open Subtitles | وأعلم أن الاستنتاج المنطقي لكِ هو حسم هذه القضية وتسليمي للعدالة |
Bütünden tek bir bakış açısına varmak tümdengelimdir. | Open Subtitles | الوصول إلى نظرية واحدة من مجموعة نظريات هو الاستنتاج |