| Bu evde geri kalan tek seçenek... saf ve yaşlı bir kadının çene çalması, ki o da bir o kadar kötü. | Open Subtitles | -فى هذا البيت ، ان البديل الوحيد هو ثرثرة سيدة عجوز ضيقة الأفق -و الذى له نفس الوقع |
| "Doğruluğu ispatlanabilir" ise yapılan davranışın tek seçenek olması demektir. | Open Subtitles | المبرر يعني أن الحدث كان البديل الوحيد |
| Diğer seçenek kendi kendine ölmeden kanamanın zamanında durmasını umarak yavaşça akciğere dikiş atmak. | Open Subtitles | البديل الوحيد هو تقطيب الرئة رويداً ونأمل أن يتوقّف النزف قبل أن تقضي نحبها |
| Diğer seçenek kendi kendine ölmeden kanamanın zamanında durmasını umarak yavaşça akciğere dikiş atmak. | Open Subtitles | البديل الوحيد هو تقطيب الرئة رويداً ونأمل أن يتوقّف النزف قبل أن تقضي نحبها |
| Sundukları Tek alternatif tüm insan ırkının arındırılması. | TED | البديل الوحيد لهذا الخيار هو الإعقام القسري لجميع أفراد البشرية. |
| Şimdi, matematikçiler bunun Tek alternatif olduğunu sandılar. | TED | الآن فكّر علماء الرياضيات أن ذلك هو البديل الوحيد. |
| tek seçenek, ceset yakılma merasiminde şeref konuğu olmaktır. | Open Subtitles | البديل الوحيد لذلك هو أن تكوني ضيفة شرف في أغنية "محرقة الجثث" |
| Diğer seçenek biraz daha zor. | Open Subtitles | حسناً البديل الوحيد أصعب قليلاً |
| Yumurta, ırk karışımı için elimde olan Tek alternatif. | Open Subtitles | هذه البيضة خياري البديل الوحيد للتهجين. |
| - Tek alternatif burası mı? | Open Subtitles | أهذا هو البديل الوحيد ؟ |
| - Yani Tek alternatif oydu? | Open Subtitles | -إذاً فهي كانت البديل الوحيد له؟ |
| Tek alternatif, hapis. | Open Subtitles | البديل الوحيد هو السجن |