Piliç, bütün o mal ile tek başına ortalıkta dolanmak istemiyordu. | Open Subtitles | لم تكن تريد التجول بمفردها مع كل تلك الكمية من البضاعة |
Piliç bütün o mal ile tek başına ortalıkta dolanmak istemiyordu. | Open Subtitles | لم تكن تريد التجول بمفردها مع كل تلك الكمية من البضاعة |
Bak, Amsterdam'a iki üç kere gitmişti, bu sefer malı kaybetti. | Open Subtitles | لقد سافر لمرتين او ثلاث الى أمستردام وهذه المرة فقدَ البضاعة |
Yani bay matematikçi, beni mutlu etmeliler çünkü malı onlara kuzenim tedarik ediyor. | Open Subtitles | لذا يا سيّد رياضيات، يحتاجوا أن يُبقوني سعيد، لأن إبن عمّي يزوّد البضاعة. |
Senin elinden bu malları alıp seni dışarı atmayacağımı nereden biliyorsun? | Open Subtitles | ما الذي يجعلك تظن أنني لن آخذ البضاعة وأطردك من هنا؟ |
mallar teslim edildi 8 nolu kompartımanın 9 nolu odasını takip edin. | Open Subtitles | الهاتف بايون، البضاعة وصلت. كن يقظاً نمرة 9 في سيارة 8. |
Tek başına bütün konvoyumu vurdun. Ama malın tamamını yaktın. | Open Subtitles | لقد ضربتي قافلتي بأكملها لوحدكِ لكنّكِ تركتِ البضاعة تحترق، لماذا؟ |
mal burda. Değiş tokuşu bir saatte yapabiliriz. | Open Subtitles | البضاعة موجودة، بإمكاننا عمل المبادلة في ساعة |
Duyduğuma göre koliyle mal sokuyormuşsun. | Open Subtitles | يقال فى الشارع أنك تأتى بالكثير من البضاعة |
Seni California'dan arıyorum ben de... ..ilgini çekebilecek bir mal olabilir. | Open Subtitles | أنا أتكلم من كاليفورنيا بالصدفة أنا لدي شيء بعض البضاعة ممكن أن تكون بحاجة لها |
Sonra da Lois için biraz mal ayarlayacaktım. | Open Subtitles | وكان لا بد أن أهتم ببعض البضاعة من بيتسبيرغ |
satıcı malı Paket halinde getirir. Hepsi bir zincir halindedir. | Open Subtitles | يؤمّن المموّل البضاعة التي تعبّأ لاحقاً في المبنى |
Ben kamyonu getireceğim. malı yükleyip gideceğiz. | Open Subtitles | صحيح, أعود إلى الشاحنة , أحمل البضاعة إليها, ثم ننتهي ونذهب |
Sen malı teslim ettikten sonra nerede buluşalım dersin. | Open Subtitles | مكان اللقاء يكون بعد قيامك بتسليم البضاعة. |
Ama önce malları elden çıkarabileceğimizden emin olalım. | Open Subtitles | ولكن أولاً علينا التأكد من إمكانية تصريف البضاعة |
malları 24 saatliğine bana bırakın ertesi gün ödemeyi yaparım. | Open Subtitles | إترك لى البضاعة لمدة 24 ساعة وسأدفع لك فى اليوم التالى |
Evet, malları taşıyacak trendeki adamın adı Bavul Matthew trene Bordo' dan binecek ve bizde onunla trene binp... kaldığı kompartıöamı öğrenip Bordo' dan sonraki istasyonda trenden ineceğiz... 1923 sefer sayılı bu tren Fransa demir yollarının... en eski elektrikli trenidir. | Open Subtitles | البضاعة ستأتمن مع ماثيو الحقيبة لكننا في بوردياكس حاليا . هم متعقلون بما فيه الكفاية. |
'Bacon, sokak köşelerinde çalıntı mallar 'satabileceği günlerin artık sayılı olduğunu görebiliyor. | Open Subtitles | باكون يعرف أن أيامه فى بيع البضاعة المسروقة فى الشارع أصبحت معدودة لقد حان الوقت ليفعل شيئا آخر وهو يعرف ذلك |
Özel görev ekibinin her üyesi burada özel olarak eğitilmesinin yanısıra malın korunması ve pazarlanması işini de üstleniyorlar. | Open Subtitles | فهو يحافض على الامن وعلى الشراء وتسليم البضاعة كل عضو في جيشي يتلقى تدريبا مميزا |
Ama Yüzbaşı öncelikli hedefimiz sipariş edilen paketi ele geçirmektir. | Open Subtitles | لكن أيّها القائد، هدفنا الأساسي هو إسترجاع البضاعة التي طلبوها. |
O barkotları tespit edebilirsek çalınan malların bir dökümünü çıkarabiliriz. | Open Subtitles | يمكننا إعادة تركيب ملصقات التسعير وربما نستطيع إحصاء جرد البضاعة المسروقة |
Satmak üzere aldığım mala karşılık babamların evinden çok fazla heykel çalmıştım. | Open Subtitles | لقد سلبت بعض التماثيل من منزل أبي عربون مقدم لأجل البضاعة |
Düzgünce istiflenmiş raflarda yeni bir ürün gördüğünüzde kalbiniz daha hızlı atmaya mı başlar? | Open Subtitles | هل تتسارع نبضات قلبك عندما ترى البضاعة الجديدة مكدسة بعناية؟ |
ürünü olan insanla parası olan insan birbirlerine güvenemedikleri için değiş tokuş yapmayacaklar. | TED | شخص معه البضاعة وشخص معه المال، ولأنه لا يمكن أن نثق في بعضنا البعض، لن نقوم بالمُبَادلة. |
Bana malzeme almadığını söylüyorsun fakat servis yaptın. | Open Subtitles | تقول لي أنك لم تحصل على البضاعة و لكنك خدمت بعض الناس بالفعل ؟ |
Ona baktım ürünleri kokluyordu ve kendi kendime... | Open Subtitles | وعندما نظرتُ للأعلى كانت تشم البضاعة فقلت لنفسي |
Kitaplar, videolar, yan ürünler. | Open Subtitles | الكُتُب، و فيديوات، و هذه البضاعة. |
Eve hiçbir şey götüremeyecek olsa bile, Mallara bakmak bile onu tatmin ediyordu. | Open Subtitles | حتى عندما كانت لا تستطيع أن تتحمل أخذ أي شيء للمنزل أخذت تشبع رغبتها بالنظر في البضاعة |