heyecan beni öldürüyor, onun için bunu bir an önce yapalım. | Open Subtitles | وأنا لا أعرف بشأنكم جميعاً ولكن التشويق يقتلني لذا لنعجل بالأمر |
Bu heyecan verici turda Los Angeles'ın gerçek yüzünü görmeye hazır olun. | Open Subtitles | احصل على استعداد لرؤية حقيقية لوس انجليس على هذا التشويق جولة ركوب. |
der? heyecanı kaçırmayın. Esrarengiz olması daha iyi. | TED | لا تنزع عامل التشويق منها , أنا أفضل أن أكون مندهشا بشدة |
Okur, bilgiyi karakterle birlikte keşfettiği için bu durum belirsizlik yaratır. | TED | بإمكان هذا أن يخلق التشويق لأن القارئ سيكتشف الأحداث مع الشخصية. |
Bu resim oldukça ilginç, çünkü sanırım bunu üç yıl önce yapmıştık, | TED | هذه الصورة في غاية التشويق, في الحقيقة لأنني أظن اننا فعلناها منذ 3 سنين, |
İşi bozma şimdi, gerçekten heyecanlı olmaya başladı. | Open Subtitles | لا تفسد الأمر الآن خاصة أن التشويق في ازدياد |
Tamam, bu kalabalık saklı grubun özel sihirli, yeni bir şey işitme korkusu olmadan canlı müzik heyecanını yaşamak üzere. | Open Subtitles | هذا الحشد على وشك تجربة سحر خاصّ لفرقة الأغاني المعادة التشويق والموسيقى الحيّة بدون الخوف من سماع أي شيء جدي |
Bu heyecan verici turda Los Angeles'ın gerçek yüzünü görmeye hazır olun. | Open Subtitles | الحصول على استعداد لرؤية حقيقية لوس انجليس على هذا التشويق ركوب جولة. |
heyecan, insanların hayatını etkileyen kararlar, romantizm. heyecan. | Open Subtitles | القرارات التي تؤثر بحياة الناس و التشويق |
Çünkü, eğer adam heyecan verici ise ona güvenmemem gerektiğini söylerdi. | Open Subtitles | لأنه إن كان بهذا التشويق, فلا تستطيع الوثوق به |
Ama sen bunların dışındasın. Sen bunu sırf heyecan için yapıyorsun. | Open Subtitles | ولكن كنتَ على الحافة وفعلتَ ذلك لمجرّد التشويق |
Kendisi için son olacak bir heyecan arıyordu. | Open Subtitles | إنَّه يبحث عن التشويق الذي مِن شأنه أن يُخاطر بحياته، بالنسبة له، هذه هي نهاية المطاف |
Ama biliyorum ki bir daha öyle bir heyecan yaşayamayacağım. | Open Subtitles | لكنني أعرف أنني لن أشعر بمثل ذلك التشويق |
Bu adam öldürmek kadar heyecanı da seviyor. | Open Subtitles | هذا الرجل يبحث عن التشويق و الإثارة بقدر ما يقتل |
İnsanlarla kavga etmenin heyecanı artık yaralanabildiğime göre yeni bir boyuta ulaştı. | Open Subtitles | التشويق الناتج من قتال البشر أخذ مُنحنى جديد كُلياً ، الآن يُمكنني أن أتعرض للأذى |
Bu gece sizlere heyecanlı büyük bir sırrı açıklamak isterdim, ama naçizane görüşüme göre, belirsizlik pek önemsenmiyor. | Open Subtitles | كنت أتمنى لو أن لدي كشفٌ مثيرلكمالليلة،لكن .. في رأيي المتواضع، التشويق يأخذ أقل من قيمته. |
Bu gece sizlere heyecanlı büyük bir sırrı açıklamak isterdim, ama naçizane görüşüme göre, belirsizlik pek önemsenmiyor. | Open Subtitles | كنت أتمنى لو أن لدي كشفٌ مثيرلكمالليلة،لكن .. في رأيي المتواضع، التشويق يأخذ أقل من قيمته. |
Bildiğiniz üzere, oldukça ilginç bir dünyadayız, özellikle de dünyaya farklı bakmaya başladığınızda. | TED | وبالتالي، تعرفون، إنه عالم في غاية التشويق حين تبدؤون في النظر إلى العالم باختلاف طفيف. |
Pekâlâ. Ne kadar heyecanlı. Şimdi provaya başlayalım. | Open Subtitles | الكثير من التشويق والآن لنبدأ في البروفات |
Ama eğer eve Disneyland'i inşa edersen asla onu Disneyland'e götürme heyecanını tadamayacaksın. | Open Subtitles | حسنا، هكذا يفعل أولا ولكن إذا كنت بناء ديزني لاند في منزلك، وأنك لن تحصل على التشويق من ايصاله الى ديزني لاند. |
Her iki türdeki bu gerilim ve endişe hikâyeye yön verir ve olayların akmasını sağlar. | TED | هذا التوتر أو التشويق في كلا الصّنفين يقود القصة و يحافظ على استمراية الحبكة. |
merakta bırakmak için. | Open Subtitles | هذا لأنهم يبنون عامل التشويق يدعونك تستخدم مخيلتك |
gerilimi artırmak ve açıklamayı geri planda bırakmak için biz konuşurken çalması gereken müzik nerede? | Open Subtitles | أين الموسيقى التي يجب أن نتحدّث عند سماعِها لنقوم ببعض التشويق و نُخفي بعض التفاصيل المُعرّضة؟ |
Burada konuyu bağlaman gerekiyor kardeşim. Ne yaptın? | Open Subtitles | ينهشني التشويق يا أخي، ماذا فعلت؟ |