Kendi restoranım varken en nefret ettiğim şeylerden biriydi bu. | Open Subtitles | هذه أحد الأشياء التي أكرهها عندما كان لدي المطعم |
Ama iğrenç bir şey yaptı. O herif, nefret ettiğim her şeyi temsil ediyor. | Open Subtitles | لقد قام بشيء حقير وفعل كل الأشياء التي أكرهها |
Sende nefret ettiğim şeyleri bile seviyorum çünkü bana olduğumdan farklı birisi olmak zorunda hissettirmiyorsun. | Open Subtitles | و أنا أحب الأشياء التي أكرهها فيك لانك لا تجعلني أشعر أن اكون شخصاً غير الذي أريده |
İstenmeden verilen tavsiyeden daha fazla nefret ettiğim fazla şey yoktur. | Open Subtitles | ليس هناك العديد من الأشياء التي أكرهها أكثر من النصيحة الغير المرغوب بها |
Ama şimdi... nefret ettiğim halde 3 haftada bir saç... kestirirken bu parayı ödüyorum! | Open Subtitles | الآن أنفق ذلك كل ثلاثة أسابيع... هذه التسريحة التي أكرهها |
Tam burada, nefret ettiğim duvar kâğıdıyla beraber. | Open Subtitles | هنافيهذاالحمام، بجوار اللوحة التي أكرهها... |
Kendim hakkında nefret ettiğim her şeyi. | Open Subtitles | وكل الأمور المريعة التي أكرهها فيني .. |
nefret ettiğim iki şey, seçkin restoranlar ve Londra Merkez. | Open Subtitles | من أكثر الأشياء التي أكرهها المطاعم الراقية ووسط "لندن". |
nefret ettiğim kız mı? | Open Subtitles | الفتاة التي أكرهها ؟ |
nefret ettiğim her şeyi! | Open Subtitles | الأعمال التي أكرهها بشده |
Ve gerçekten nefret ettiğim diğer şeylerden. | Open Subtitles | و كل هذه الأشياء التي أكرهها |
- nefret ettiğim şarkı | Open Subtitles | ـ الأغنية التي أكرهها |
Şey, şu nefret ettiğim durumlardan biri oldu. | Open Subtitles | -إنها أحد المواقف التي أكرهها |