Yan taraftan ortaya doğru gelen bölümleri burada rahatlıkla takip etmek mümkün. | Open Subtitles | من السهل رؤية أجزاء الفك العلوي.. أو تلك التي تأتي من الجوانب. |
Yerimi bulmaktı ve bu bağlantıyla gelen muazzam sorumluluktu. | TED | كان يعثر على مكاني والمسؤولية ضخمة التي تأتي مع الاتصال. |
Seni sürekli uyaran sinyaller yok ve bununla gelen aklının gerisindeki kaygı bulutu da yok. | TED | ليس لديك همهمة المؤثرات الخارجية، التي تأتي دائماً مع خلفية من هواجس القلق. |
İki çeşit mahmuz vardır, dostum kapıdan giren ve camdan giren. | Open Subtitles | هناك نوعان من المكافآت يا صديقي هذه التي تأتي من الباب والأخرى التي تأتي من النافذة |
Sen ne zannediyorsun, basit ve sıradan bir cevap vererek, beraberinde getirdiği tüm o ödüllerle birlikte işi alabileceğini mi? | Open Subtitles | لماذا تتوقع أنك ستفوز بهذه الوظيفة؟ مع كل المكافآت التي تأتي معها والتيستقتلمن أجلها، من خلال منحهم إجابة بسيطة مكتوبة؟ |
Çünkü bir dahaki gelişinde Dayumae'yi selamlayabilmek istiyor. | Open Subtitles | لأنه يريد أن يكون قادر على تحية دايماي في المرة القادمة التي تأتي فيها إلى هنا |
Bunun gibi zorlayıcı değişimle gelen sosyal ve ekonomik problemler akıllara durgunluk veriyor. | TED | المشاكل الاجتماعية والاقتصادية التي تأتي مع تغيير عنيف كهذا تحير العقل. |
Her yıl gelen milyolarca ziyaretçisiyle bir gelecek müzesi icat etmek için en iyi yerlerden birisi. | TED | مع ملايين الزوار التي تأتي كل سنة، هي في الواقع واحدة من أفضل الأماكن في محاولة لاختراع المتحف في المستقبل. |
Ve eğer Çin' den gelen rakamlar, şu an göründüğü gibiyse bu 40 yıl da sürmeyecek. | TED | وإن كانت الأرقام التي تأتي من الصين مثل أي شئ كما تبدو الآن، فلن يستغرق الأمر 40 عاماً. |
Aklımıza o anda gelen imgeler eriyen buzullar ve buz kütleleri üzerinde akıntıya kapılan kutup ayıları. | TED | الصور التي تأتي سريعًا إلى العقل هي تلك الأشياء مثل تراجع الأنهار الجليدية والدببة القطبية علي جرف الجبال الجليدية. |
Tuvalete bağlı fıçı tapasından gelen sudan başka içilecek su yok. | TED | لا توجد مياه للشرب، سوى تلك التي تأتي من حنفيّة متّصلة بالمرحاض. |
Herkesin yukarıdan gelen emirleri takip etmesi beklenirdi. | TED | كان يفترض بالجميع أن ينفذوا الأوامر التي تأتي من الأعلى. |
Bu anda, güçlü hikâye anlatıcılığının sadece bizi birbirimize bağlama gücünü değil, bu güçle gelen sorumlulukların da farkına vardım. | TED | في هذه اللحظة، لم أدرك فقط القوة التي يمتلكها راوي القصص لربطنا جميعنا كبشر بل المسؤولية التي تأتي مع هذه القوة. |
Ahlaki bir uyanış anında olduğumuza inanıyorum. Eski mutlakların çöktüğü zaman gelen türden bir uyanış. | TED | أؤمن بأننا في لحظة صحوة أخلاقية، من النوع التي تأتي عندما تنهار المعتقدات القديمة. |
Yaprakları, sis ve pus şeklinde gelen çözünmüş besinleri alabilecek şekilde adapte olmuştur. | TED | ولكن بدلا من ذلك, انها أوراقها التي يتم تكييفها لاعتراض المغذيات المذابة التي تأتي لهم في شكل ضباب. |
Aynı yerlerden gelen... ...eti yiyiyoruz. | TED | و نحن أيضا نأكل اللحوم التي تأتي من بعض نفس هذه الأماكن. |
Bu da bu işle beraber gelen imtiyazlardan biri. | Open Subtitles | إنها إحدى الإمتيازات التي تأتي مع هذه الوظيفة |
Demek ki medeni, demokratik ve özgür bir ülkenin 3'te 2'si yüksek otoriteden gelen her türlü emri yerine getirme kapasitesine sahip. | Open Subtitles | هذا يعني أنه في الديمقراطيات المتمدنة والبلاد الليبرالية ثلثي الناس مؤهلون لتنفيذ أي أوامر التي تأتي من السلطات العليا |
Deden, eve giren kuş bir melektir derdi. | Open Subtitles | جدك كان يقول أن العصفورة التي تأتي إلى بيتك تكون ملاكاً |
Dövmeden duyduğu pişmanlıkla o kapıdan ilk giren sen değilsin. | Open Subtitles | لستي الوحيدة التي تأتي نادمة على نقش الوشم |
Medya 54 milyonun beraberinde getirdiği baskıyı anlayamıyor. | Open Subtitles | الأشخاص مثل وسائل الإعلام غير مدركين كمية المشاكل والضغوط التي تأتي مع عقد بـ54 مليون دولار |
Bir dahaki gelişinde, paramı ödesen iyi olur. | Open Subtitles | المرة القادمة التي تأتي إلى هنا يجب أن تكون آتيا لتدفع لي المال |