Tufte'ye sorsanız, muhtemelen, "Evet, bu kesinlikle olabilecek en kötü veri sunumu" derdi. | TED | وان سئلت اي خبير سوف يقول لك .. نعم هذه طريقة العرض الاسوء التي يمكن بها عرض المعلومات |
Oğlunun iyileşmesine yardımcı olabilecek yerel kliniklere ilaç sağlayan sivil toplum örgütlerinden bahsettim. | TED | ظللت اتحدث عن المنظمات غير الحكومية التي تورد الدواء إلى العيادات المحلية. التي يمكن أن تساعد على شفاء ابنه. |
Şu an, tek istediğim, yükleyiciyi bulmamıza yardım edecek olan uygun şeyleri bulmak. | Open Subtitles | أما الان، فانا أريد الأشياء التي يمكن أن تساعدنا في العثور على الصاعق |
Çince öğrenmenin yeni ve hızlı bir yönteminin nasıl kullanışlı olabileceğini düşünmeye başladım. | TED | بدأت أفكر في الكيفية التي يمكن من خلالها لطريقة جديدة وسريعة أن تفيد في تعليم اللغة الصينية. |
Bu da beni şirketlerin yardım edebileceği son konuya getiriyor. | TED | وهذا يقودني إلى الطريقة الأخيرة التي يمكن للشركات أن تقوم بها. |
Ama ben bu konuda iyimserim, ve bu konuda yapabileceğimiz belirli şeyler var. | TED | لكنني متفائل إزاء هذا, واعتقد بأن هناك بعض الأمور الواضحة التي يمكن فعلها. |
"...bir cezaevi için olabilecek en önemli haber..." | Open Subtitles | فإن هذه الأخبار الكبيرة التي يمكن أن تقع بالسجن |
Çocuklar için zararlı olabilecek oyuncakları ayırmak senin işin. | Open Subtitles | مهمتك أن تراقب اللعب التي يمكن أن تشكل خطراً على الأطفال |
Bu görevde faydası olabilecek bilgiler verdi. | Open Subtitles | كان عندها بعض إنتيل ل هذه المهمّة التي يمكن أن تساعد. |
Röntgende leke olabilecek noktalar var ama bu bize bir şey anlatmıyor. | Open Subtitles | توجد نقاط على الصور الشعاعية و التي يمكن أن تكون تراباً و لكن هذا لا يخبرنا بأي شيء |
Giza kompleksinin girişindeki Sfenksler, Galaktik Dizilimi referans olabilecek gibi görünmekte. | Open Subtitles | و التغيرات الدورية التي يمكن أن نتوقعها كنتيجة لتلك التحركات |
Ve bu esnada da Depoyla ilgili problem olabilecek kadar çok şey öğrendi. | Open Subtitles | وفي هذه العملية ، تعلمت الكثير حول المستودع ، التي يمكن أن تصبح مشكلة. |
Ters gidebilecek bütün farklı şeyleri düşünmeye başladık. | TED | وهكذا بدأنا التفكير في كل الأشياء التي يمكن أن تسوء. |
Bu tür ekinler bize makarna ve ekmek, kek ve besinli herhangi bir şey verebilecek şeyleri sağlayabilir. | TED | هذا النوع من الذرة يمكنه إنتاج المواد الغذائية التي يمكن أن تعطينا المعكرونة والخبز والكعك والعديد من المواد الغذائية. |
Fakat vatanın için, dünya için yapabileceğin o tüm harika şeyleri bir düşün. | Open Subtitles | لكن فكّر بالأشياء الجميلة التي يمكن أن تفعلها لبلدك وللعالم |
Ve doğal olanın, yaşayan şeylerin, insanlar da dâhil, farklı olabileceğini gözden kaçırabiliriz. | TED | كما سنغفل أيضًا الطريقة التي يمكن بها للكائنات الحية في الطبيعة، بما فيها البشر، أن تختلف. |
hayatının bu şekilde olabileceğini söylemiştim, hayatın bu olabilir, Lex. | Open Subtitles | أخبرتك بأن هذه هي الحياة التي كان يمكن أن تكون لك الحياة التي يمكن أن تكون لك |
Başka tip elektronların var olabileceğini söyler görünüyorlardı. | Open Subtitles | ويبدو أنها تقول ان هناك بعض الأنواع الأخرى من الإلكترون التي يمكن أن توجد. |
Bu çoğu insanın ziyaret edebileceği, bağ kurabileceği doğayı dâhil etmiyor. Sadece çocukların dokunamayacağı doğayı kapsıyor. | TED | وهذا يستثني أغلب الطبيعة التي يمكن لمعظم الناس زيارتها وخلق علاقة معها، بما في ذلك الغابة التي لا يمكن للأطفال لمسها. |
Lindsay'nin sadece hayal edebileceği yetenekler kazanacaksın. | Open Subtitles | ستكسبين المهارات التي يمكن للندزي ان تحلم بها فقط |
İran'la savaşta yapabileceğimiz bir şeylerin her yılı son dakika gibi. | TED | وكأن كل عام هو الدقيقة الأخيرة التي يمكن لنا فيها عمل شيء بخصوص الحرب مع إيران. |
Bir gün bir adamla konuşuyordum. Bana, yapabileceğimiz büyük bir soygun hakkında bir şeyler anlattı. | TED | وذات يوم كنت أتحدث إلى شخص ما فأخبرني عن عملية السرقة التي يمكن أن نقوم بها. |