Bizim yapamayacağımız kadar karmaşık ama doğal kaynağından elde edebiliriz. Ediyoruz da çünkü en güçlü antibiyotikler arasında yer alıyor. | TED | إنه أمر معقد للغاية، ولكن نستطيع الحصول عليه من مصدره الطبيعي، ونحن نفعل ذلك، لأنه أحد أقوى المضادات الحيوية لدينا. |
Büyük ihtimalle sadece 17 yaşında olarak elde edebileceği bir şey diledi. | Open Subtitles | لابد أنها طلبت شيئاً لا يمكنها الحصول عليه إلا في هذا السِّن |
sahip olamayacağım bir şey istemek kendime ait bir yaşam. | Open Subtitles | فى إنتظار شىء ما لا أستطيع الحصول عليه حياتى الخاصّة |
sahip olamayacağım bir şey istemek kendime ait bir yaşam. | Open Subtitles | فى إنتظار شىء ما لا أستطيع الحصول عليه حياتى الخاصّة |
Hadi ama. Güzel bir kadın istediği bir şeyi istediğini zaman alabilir. | Open Subtitles | هيا، إن كان هناك ما يمكن لامرأة جميلة الحصول عليه بأي وقت |
anlıyorum ki, aşk bir prensesin sahip olamayacağı bir lüks. | Open Subtitles | أنا أدرك الآن أن الحب شئ ترفيهى لا تستطيع الأميرة الحصول عليه |
Çocuğun ismiyle kontrol et, ne varsa bul. anladım. | Open Subtitles | وكذلك بالنسبة للابن سجل العمل أي شيء يمكن الحصول عليه |
Ve hala, kimse onun parmaklarını kırıp, Onu almak için uğraşmıyor. | Open Subtitles | وحتى الآن، لا أحد كسر أصابعه في محاولة الحصول عليه. |
Çok fazla yoktu, ve kalan az miktarı elde etmek zor olacak. | Open Subtitles | لم يكن يوجد الكثير منها والقليل الباقي سيكون من الصعب الحصول عليه |
Zengin babanın şımarık veledi. Sence bir şeyi elde etmenin tek yolu onu satın almak. | Open Subtitles | لأنك البنت المدللة التافهة لأب غنى كل ما تودين الحصول عليه تشتريه بأموالك |
Sendeyse ya da elde edebileceksen, senden satın almaya hazırım. | Open Subtitles | وانا مستعد ان اشتريه منك لو كان لديك او لو كنت تستطيع الحصول عليه |
Böyle bir bilgiyi elde etmek çok zordur. | Open Subtitles | ذلك النوع من المعلومات هو نوع صعب الحصول عليه |
Ben bunu istiyorum, ve... sen buna sahip olabileceğime beni inandırıyorsun. | Open Subtitles | وأنا أريد هذا .. و أنت تجعلني أعتقد يإمكاني الحصول عليه |
Kıymetli olan şey Pablo'nun sahip olduklarını bilmek değil sahip olmak istediklerini bilmek. | Open Subtitles | لا فائدة من معرفة ما لدى بابلو بل معرفة ما يريد الحصول عليه |
Ve o sadece birini secmek zorunda çünkü sadece biri istedikleri portakal suyu ödülüne sahip. | TED | و عليه اختيار واحدة منها فقط، لأنّها هي التي تحمل المكافأة، عصير البرتقال الذي يرغب في الحصول عليه. |
Herkes bunu alabilir. Bu nedenle füzyonu istiyoruz. | TED | يمكن للجميع الحصول عليه. لهذا نريد عمل الإنصهار. |
Büyük annenin elbisesi için ne düşünüyorsun? alabilir miyim? | Open Subtitles | ماهو رأيك بلباس جدتك هذا هل يمكنني الحصول عليه ؟ |
anlıyorum. Hoşuma gitmiyor, ama anlıyorum. | Open Subtitles | أحصل عليه أنا لا أحب ذلك لكن يمكنني الحصول عليه |
Tamam, şimdi anladım. | Open Subtitles | قامت بإعداد سندوتشات مغلفة لنا لتناولها، الحصول عليه. |
Tek yapmamız gereken girip Onu almak. | Open Subtitles | وكل ما عليك القيام به هو الذهاب الى هناك و الحصول عليه. |
Bunu alamaz, Jerry. al sen eve götür. Ah. | Open Subtitles | لاتستطيع الحصول عليه خذه معك إلى منزلك هذه الحفله سيئه الأن |
Bir buçuk dolarlık kütüphane pasosuyla da alabilirsin. | Open Subtitles | الذى يمكنك الحصول عليه مقابل 1.50 دولار فى ركن الكتب الرخيصة فى المكتبة العامة |
Yakala onu adamım, yürü. | Open Subtitles | الحصول عليه. وتأتي هذه الخطوة الرجل. |
Ulusal Güvenlik onu ele geçirmeden önce oradan çıkardım. | Open Subtitles | تمكنت من الحصول عليه قبل أن يقوم رجال وكالة الأمن القومي من تصفية كل شئ |