| Ama bir ya da ikisinin o çantaları taşıyabilecek büyüklükte minivanı var. | Open Subtitles | وقليل منهم لديه شاحنات صغيرة لتتحمل هذه الحقائب هل لديك إسم ؟ |
| Beni bu çantaları alalım ve Senin için arka koydu | Open Subtitles | دعني أخذ هذه الحقائب و أضعها في الخلف من أجلك |
| Genelde bavulları yukarı gönderirim, bara girerim biraz rahatlarım tabii sen buna karşıysan... | Open Subtitles | عادةً أرسل الحقائب للغرفة أذهب للحانة أخفّف الضغط قليلاً مالم تعترض على ذلك |
| Şu kadınlar pahalı çanta takıyor gibi görünüyorlar, değil mi? | Open Subtitles | جميع هؤلاء النساء هناك يظهرن ليمسكن الحقائب الفاخرة، أليس كذلك؟ |
| Çantalar gelmeye başladığında kendi kendime düşünüyordum. "Burada ne yapıyoruz?" | TED | وما إن بدأت الحقائب تأتي حولنا، فكرت في نفسي: بحق السماء، ماذا نفعل نحن هنا؟ |
| Her iki Cumartesi'de bir, bu valizleri aşağıya evladının arabasına taşıyor, ve her iki Cumartesi'de bir, tekrar geriye yukarı çıkartıp, açıyor. | Open Subtitles | كل ثانٍ سبت يحمل تلك الحقائب وصولاً إلى سيارة ابنه، وفي كل ثانِ سبت يحملهم عائداً إلى الطابق العلوي مرةً أخرى ويفرغهم. |
| Onlar bu çantaları ve giysileri kimlik edinme ve sosyal statüleri için alıyorlar. | TED | يأخذون تلك الحقائب والملابس كنوع من الشعور بالهوية والمركز الاجتماعي. |
| İthal çantaları yukarı rafa koyuyorum. Sizin istediğiniz gibi, değil mi? | Open Subtitles | سوف أضع كل الحقائب المستوردة فوق الرف ، أهذا ما تريده ؟ |
| Eğer kavga ediyor olsaydık bile bu, el çantaları ve valizler yüzünden değil ama halanın ya da büyükannenin bizimle yaşayıp yaşamaması üzerine olurdu. | Open Subtitles | و لو كنا تشاجرنا ، لم كان بسبب الحقائب و الأرفف و لكن لكان بسبب ما إذا كانت جدتك أو عمتك سوف تعيش معنا أو لا |
| çantaları düzelteyim. Bunu tutar mısınız? | Open Subtitles | أوه، ترك الحقائب غير مربوطة هل بالإمكان أن تمسكي هذا؟ |
| Olmuyor, olmuyor. Hareket edemiyorum. çantaları geri al! | Open Subtitles | لا أستطيع أن أنحني أو أرفع ظهري أووه خذ الحقائب, خذ الحقائب |
| Bende çantaları değiştirdim senin için. - Ve o sırada Einstein nerede idi? | Open Subtitles | كانت موجودة هنا بالمكتبة قبل أن أبدل الحقائب لأجلك |
| Dün gece bavulları indirmek için fazla mesai yapmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | توجبَ عليّ أن اعملَ نوبةً إضافية في إنزال الحقائب ليلةَ أمس |
| Gelip o bavulları görmesini ve o dakika gerçekte neyi kaybettiğini anlamasını istiyorum. | Open Subtitles | أريده ان يأتي ويرى تلك الحقائب ويدرك فى تلك اللحظة ما فقده بالضبط |
| Eskiden, ayakkabıcılar çanta da yaparlardı. | Open Subtitles | قديماً .. صانعوا الأحذية كانوا أيضاً يصنعون الحقائب |
| - Taşıyamam, Boynum, Dog. - Kaç tane daha çanta var? | Open Subtitles | لا أستطيع , رقبتى يادوج كم تبقى من الحقائب ؟ |
| Bu Çantalar sizde çünkü insanlarım onları topladılar. | Open Subtitles | السبب الوحيد لوجود هذه الحقائب بحوزتك حتي الآن نحن. |
| İşin biter bitmez valizleri getirebilir misin, lütfen? | Open Subtitles | أيجور.. هلا جلبت الحقائب بعدأن تنهى ما فى يدك.. من فضلك |
| bagaj bölümünde çok içici var. Orada seninle iş yapabiliriz. | Open Subtitles | هناك مدخّنون كثر بقسم الحقائب قد نبرم صفقات مهمّة معك |
| Uçağın altına doğru geç. Bavullar bize gelecektir. | Open Subtitles | أهبط أسفل الطائرة الحقائب سوف تنزلق إلى هنا |
| O çantalara dikkat et, bir yıllık maaşınla alamazsın. | Open Subtitles | أعتنى بهذه الحقائب فبها أشياء قيمة من سنين |
| Bırak trip yapmayı. O çantaların birinden 300,000 dolar almalıyım. | Open Subtitles | أوقف هذه التمثيليلة أحتاج 300 ألف دولار من إحدى الحقائب |
| Hayatta olmaz. Sadece torbaları doldurup üzerlerine birkaç ekmek koy. | Open Subtitles | كلا ، عبئ الحقائب فحسب و ضع رغيفين في الأعلى |
| O Çantalar yağmurda ağırlaşırdı ve hiçbir şeyden o çantalardan ettiğimiz kadar nefret etmedik. | Open Subtitles | هذه الحموله تزداد ثقلا مع الامطار ولم يكره احدنا اى شىء مثلما كرهنا تلك الحقائب |
| İçinde değer barındırmayan herhangi bir karşılaştırma sorusunu düşünelim, mesela hangi bavul daha ağır? | TED | خذ على سبيل المثال أي سؤال مقارنة لا يتضمن قيمة، مثل أي الحقائب أكثر وزنًا. |
| Mesele şu... 13 Aralıkta, sen, ben ve birkaç valiz, bir uçağa atlayacağız... | Open Subtitles | في الثالث عشر من كانون الأول، سنقفز أنت وأنا وبعض الحقائب الى طائرة ونطير |
| Öğrencilerimizin çoğu sırt çantalarını oradan almışlardır. | Open Subtitles | و الكثير من طلابنا يشتري الحقائب المطوية من هناك |