"الحقيقة و" - Traduction Arabe en Turc

• Gerçek ve
• Gerçeği
• doğruyu
• gerçekle
• gerçeğin

Görüyorsunuz, Gerçek ve illüzyon arasındaki ayrım bize görünen şeyler ve aslında gerçekte nasıl oldukları arasındaki ayrım.
انظر، إن التفريق بين الحقيقة و الوهم هو التفريق بين كيف تبدوا الأشياء بوعينا و كيف هي في الحقيقة

Gerçek ve yalanlar arasındaki fark onlara bazen bulanık gözüküyordu.
كان الفرق بين الحقيقة و الكذبة يبدو مبهما لهم .

Gerçek ve sadece benim görebildiğim şeyler arasında korkarken onunla tanıştım.
،عندما كنت خائفة من الحقيقة و الأشياء التي أراها أنا فقط قابلتـهُ

Hayır Bay Walker, ondan Gerçeği söylemesini istedim ve şimdi de size soruyorum.
كلا، سيد ووكَر طلَبتُ مِنهُ أن يُخبِرني الحقيقة و الآن أنا أسألُكَ أنت

Tanrı'nın huzurunda yalnızca Gerçeği söyleyeceğinize... - Evet. - Yemin eder misiniz?
هل تقسم بأنك ستقول الحقيقة و لا شيء غير الحقيقة, ليساعدك الرب

doğruyu söyleyene kadar ve serbest kalana kadar sana yapışırlar.
تلتصق بك، إلى أن تفصح عن الحقيقة و تطلق سراحهم

gerçekle, uyurken gördüğü rüyalar arasındaki farkı... bilmiyor.
لا تعرف الفرق بين الحقيقة و ما رأت فى منامها

gerçeğin, sponsorlar başta olmak üzere, kimse tarafından öğrenilmemesi için.
لا يريد أن يعرف أحد الحقيقة و خاصةً كفلائكم كفلاء؟

Doğruluk, Gerçek ve adaletin burada bir yeri yoktu.
و لم تكن الحقيقة و الواقع والعدل جزء من هذه الأجندات

Gerçek ve hayal. Farkı bilmiyorsun.
"الحقيقة و الوهم يا " جورج أنت لا تعرف الفرق

Vermek üzere olduğunuz ifadenin gerçek ...ancak ve ancak gerçek, ve gerçekten başka hiçbir şey olmadığına yemin ediyor musunuz?
هل تقسمين في هذه الشهادة التي أنت علي وشك الادلاء بها أن تقولي الحقيقة الحقيقة الكاملة و لا شيء غير الحقيقة, و ليساعدك الله؟

Şurası açık ki, AJ Gerçek ve hayal arasındaki farkı söyleyebiliyor, değil mi?
صار الأمر واضحاً، أنا (آي جاي) يفرّق بين الحقيقة و الخيال، صحيح ؟

- Bir şişe dolusu gerçek... ve birazcık Choga teri.
-حسنا ماذا يوجد هنا ؟ -الكثير من الحقيقة و القليل من عرق شوغا

Gerçek ve hayal birbirini geçersiz kılar.
الحقيقة و الخيال حصريان بصورة متبادلة

-Tabiiki.. -Bir yıl önce,Tam olarak Gerçeği biliyordun, Ve bir seçim yaptın.
قبل عام واحد من اليوم, أنتي عرفتي الحقيقة و أقدمتي علي خيار.

Herkes aynı Gerçeği biliyor ancak yaşamlarımız Gerçeği çarpıtmak için yaptığımız seçimlerden ibaret.
كل شخص يعلم نفس الحقيقة و حياتنا تتكون من كيف نختار أن نشوهها

Mahkemeye Gerçeği aradığı ve bu mahkumiyeti ters çevirdiği için teşekkür ederiz.
إننا نريد ان نشكر المحكمة لبحثها عن الحقيقة و إنهاء هذا الأعتقاد

Gerçeği anlamazlar ve matris APG'lerin karmaşıklığını eklerler.
إنهم لا يفهمون الحقيقة. و هي تزيد من تعقيد مصفوفات مؤشرات الأداء الأساسي.

Yalnızca Gerçeği söyleyeceğinize yemin etmek için. Ediyor musunuz? - Ah, evet.
تقسمين أن تقولي الحقيقة و لا غير الحقيقة أتقسمين؟

doğruyu söyleyip her şeyi oluruna bırakmak basit bir çözüm olabilirdi.
الحل البسيط هو قول الحقيقة و تتركي الأشياء تمشي كما تريد

Lordum, gerçekle yalan arasındaki farkı anlayamıyorsa maalesef pek doğru kararlar veremez.
إذا سعادتكم لا يستطيع التميز بين الحقيقة و عدمها، فأني أخشى من حكمك غير قابل للأصلاح.

Bir vakada başarısız olacağım ve tüm hayatımı gözden geçirip gerçeğin doğasını ve iyiliği sorgulayarak Cameron gibi mi olacağım?
أن أشعر بالتواضع الشديد بخطأي في حالة لدرجة أن أعيد تقييم حياتي و أتساءل عن طبيعة الحقيقة و الطيبة