kız kardeşi yakın arkadaşın. Seni damdan düşercesine istemiş olamaz. | Open Subtitles | أخته هي صديقتك الحميمة لا يمكن أن يكون قد فاجأك |
kız arkadaşınla iletişime girmemek için beni araç olarak kullanamazsın. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تستغلّني لكي لا تتواصل مع صديقتك الحميمة. |
Pek standart bir ilk kız arkadaş olamadım sense hep yanımda oldun. | Open Subtitles | لم أن الصديقة الحميمة المثالية و لقد كنت متواجدا دائما من أجلي |
Bana da evlilik hayatınızın samimi ayrıntılarını gözlemleme fırsatı verecek. | Open Subtitles | وسيتيح لي الفرصة لأراقب عن كثب التفاصيل الحميمة لحياتك الزوجية |
kız arkadaşın için hoş bir şeyler almak ister misin, Dyson? | Open Subtitles | هل تريد أن تشتري شيئاً لطيفاً لصديقتك الحميمة هنا ,يا دايسون؟ |
Her şeyi bilen kız olmak berbat bir şey ya. | Open Subtitles | لكن من السيء أن أكون الصديقة الحميمة التي تعرف الكثير |
Hiçbir şey bilmeyen kız olmak da bir o kadar berbat. | Open Subtitles | أجل، إنه سيء بقدر اعتباري الصديقة الحميمة التي لاتعرف بشكل كافِ |
Geçen yaz kafayı buldum, arabamı çarptım ve kız arkadaşım neredeyse felç kalıyordu. | Open Subtitles | الصيف الماضي، ثملت وتسبّبت في حادث سير كاد يؤدي إلى شلل صديقتي الحميمة. |
Önemli olan kız arkadaşımın üzerinde kıyafet yokken internette olması. | Open Subtitles | النقطة المهمة هي كون صديقتي الحميمة بملابس فاضحة على الأنترنيت |
Bu yüzüğü, şuradaki kıza vereceğim ve kız arkadaşım olur mu diye soracağım. | Open Subtitles | سوف أعطي هذا الخاتم للفتاة التي هناك و أسألها بأن تكون صديقتي الحميمة. |
"kız Arkadaşınız" mağazasında yapılacak olan özür etkinliğinin planlanmasına yardımcı olmak isterim. | Open Subtitles | أود أن أساعد في تنسيق جولة الاعتذار في محل بيع الصديقة الحميمة |
Ben de kız arkadaşıyım. Ama ona her şeyi anlatmıyorum. | Open Subtitles | ،وأنا صديقته الحميمة ولا يعني هذا أن أخبره كل شيء |
kız arkadaşınızla mesajlaşırken, onun size yalan söyleyip söylemediğini anlayacak bir sahtekârlık-saptama makinesi söz konusu değil. | TED | هذه ليست آلة كشف خداع لتخبر اذا كانت صديقتك الحميمة تكذب عليك في الرسائل القصيرة. |
çok daha fazla şeyi bir arada tutabilirim. kız arkadaşım ve yeğenim elele tutuştu ve kapıdan hızlıca geçtiler, | TED | وبينما صديقتي الحميمة وابنة أختي تمسكان يدي بعضهما وتخرجان من الباب، أستدير إلى أختي وأقول: "هل كان الأمر يستحق؟" |
kız arkadaşı, sevişirlerken bazen uyuyakaldığını söylemişti. | Open Subtitles | صديقته الحميمة أخبرتني بأنه اعتاد أن يغط في النوم أثناء المضاجعة |
Kimmy, onların ebeveynleri olman gerek, en yakın arkadaşları değil. | Open Subtitles | كيمي، أنتي من المفترض أن تكوني والدتها ليس صديقتها الحميمة |
Dünya yüzeyine düşen radyasyon miktarının sadece %10'larda olmasına rağmen bu gerçekten Güneş ile Dünya arasındaki samimi ve ince ilişkiyi gözler önüne sermektedir. | Open Subtitles | و في حين انها فقط عشرة في المئة من مستوى كمية الإشعاع الذي يقع على سطح الأرض أنه حقا لا تكشف العلاقة الحميمة والحساسية |
Aslında yeterince seks deneyimi yaşadım ben. | Open Subtitles | لقد سبق وحظيت بالكثير من العلاقات الحميمة الجيدة |
Bir de neden inanılanın aksine tensel yakınlık iyi bir cinsel yaşamı temin etmiyor? | TED | و لماذا لا تضمن العلاقه الحميمة علاقة جنسية جيدة، علي عكس الإعتقاد الشائع؟ |
Adam karısına yalan söyleyip gizlice başka bir kadınla özel duygularını paylaşıyor, Doug! | Open Subtitles | دوغ، والرجل الكذب على زوجته، التسلل حول مع امرأة أخرى، تقاسم المشاعر الحميمة. |
Öğrenciler, sevgili arkadaşlarım, beraber çalışıp terlediğinizde samimiyet duygusunu anında hissediyorsunuz. | TED | الطلبة، زملائي، عندما تتمرنون وتعرقون معا، تشعر برابطة الصداقة الحميمة . |
en iyi arkadaşımı öldürmek isterken kız arkadaşımı öldürmen mi? | Open Subtitles | أوه , تعني , بدلاً من قتلك لصديقتي قتلت صديقتي الحميمة |
yakınlaşma fobisi terapisine katılamayacak kadar hasta olduğunda yerine gitmiştim. | Open Subtitles | عندما مرضت أنت، ملأت مكانك في مجموعة"رهاب الحميمة" |
O anda ona samimiyeti öğretiyorum. | TED | أنا أعلمها في تلك اللحظة حول العلاقة الحميمة. |