Pakistan, Hindistan'ı haritadan silmek için insansız hava aracı teknolojimizi isteyecektir. | Open Subtitles | باكستان ستطلب تكنولوجيا الطائرات بدون طيار لتمسح الهند من الخريطة للأبد |
Bu şehir de haritadan ilk silinenlerden bir tanesi olacaktır. | Open Subtitles | وستكون هذه المدينة واحدة من الأوائل التي ستمحى من الخريطة |
Nükleer enerjiden kişi başına 16 ampul elde etmek için haritadaki mor noktaların her birinden 2 gigavat gerekir. | TED | الطاقة النووية، للحصول على 16 مصباح كهربائي للفرد ستحتاج 2 غيغاواط لكل نقطة بنفسجية على الخريطة |
Bu haritadaki her nokta, içinde mücadele ve hayatta kalma savaşı olan üzücü bir hikâyeyi temsil ediyor. | TED | كل نقطة على هذه الخريطة تمثل قصة مفجعة للكفاح والبقاء. |
Yani harita coğrafi olarak doğru ama pek kullanışlı değildi. | TED | لذلك كانت الخريطة دقيقة جغرافيًا لكن ربما لم تكن مفيدة. |
Bu görevi sen tamamlamak ve Alman cephaneliğinin haritasını bulmak zorundasın. | Open Subtitles | عليك الآن أن تكملي مهمتها بايجاد الخريطة التي تخص الترسانة الألمانية |
Bu haritayla ilgili sorunumuz, mürekkebi ve pigmentleri zamanla ağarmış ki bu durum, yaklaşık 2 metre büyüklüğündeki bu haritada, dünyayı dev bir çöle çevirmiş. | TED | مشكلة هذه الخريطة كانت أحبارها وصبغاتها التي بهتت عبر الزمن وبسبب حجم الخريطة هذا، ما يقرب من 7 أقدام، بات العالم يبدو وكأنه صحراء ضخمة. |
haritayı vereceğini söyleyerek, direnişin lideri ile gizli bir buluşma ayarlıyor. | Open Subtitles | قامت بتدبير اجتماع سري مع زعيم المقاومة باخباره أنها ستسلمه الخريطة |
haritadan düşebilirsin, ama hayattan ayrı düşme. | TED | يمكن أن تقع من على الخريطة لكن لا تنهار. |
haritadan düşebilirsin, ama hayattan ayrı düşme. | TED | يمكن أن تقع من على الخريطة لكن لا تنهار. |
İsrail, ayırma duvarına başladığında, bu köy haritadan silinme tehlikesiyle karşı karşıyaydı. | TED | كانت هذه القرية تحت تهديد فعلي بالإزالة من على الخريطة حين بدأت إسرائيل في بناء الجدار العازل. |
Bu ülkeler haritadan silinebilir. | TED | من الممكن أن تُمحى تلك الدول من على الخريطة. |
haritadaki beyaz alanlar kış rüzgârından korunmuş bölgelerdir. | TED | المناطق البيضاء على الخريطة هي المناطق المحمية من رياح الشتاء. |
Ve haritadaki tek göl tam önümüzde. | Open Subtitles | و البحيرة الوحيدة على هذه الخريطة أمامنا |
haritadaki zikzaklı mavi çizgiden develeri geçirmemiz mümkün değildi. | Open Subtitles | خط أزرق متعرج على الخريطة لم نأمل أن تعبره الجمال |
o halde söylesene. Vücudunun bir harita gibi yaralardan olustugu dogru mu? | Open Subtitles | اخبرنى بشيء ، هل صحيح أن الندوب التى تغطى جسدك مثل الخريطة |
- harita, var diyor. - Bırak artık! Hiçbir şey yok... | Open Subtitles | ـ الخريطة تقول أنه هناك ـ إنزل منه لا شيء هناك |
- Sadece ne aradığınızı söyleyin! - harita ve anahtar nerede? | Open Subtitles | ـ فقط أخبرونا ما الذي تبحثون عنه ـ أين الخريطة والمفتاح؟ |
Var olan şehrin haritasını çıkardılar, geliştirmek istedikleri bölgeyi boş bıraktılar ve haritayı paylaştılar. | TED | صنعوا خريطة للمدينة الحالية، تركوا المنطقة التي يريدون تطويرها فارغة وشاركوا هذه الخريطة. |
Cesedi soğumadan... haritayla birlikte onu Anantnag'a götürün. | Open Subtitles | خذ الجثة قبل أن تبرد جثته خذها مع الخريطة إلى أناتانج |
Lanet olasıca haritayı almak için koduğumun pantolonunu kontrol etmeyeceğim dostum. | Open Subtitles | أنا لم أحصل على الخريطة الملعونة خارج ملابسك الداخلية الداعرة، رجل. |
Bunun, bu uzva hiç sahip olmamış birisi için bile doğru olabilmesi, bizim bu haritanın ilk haliyle doğduğumuz anlamına gelmekte. | TED | وفي الحقيقة، هذا ممكن بالنسبة لشخص لم يكن لديه طرف ليشعر بوجوده وتدل على أننا ولدنا على الأقل ببدايات هذه الخريطة |
Bu hayali haritaya göre dünyadaki bazı ülkeler çalkantılı ülkelerdi. | TED | فطبقًا لتلك الخريطة التخيلية، بعض أجزاء العالم هي دول مضطربة. |
Sonra hepsini patlatırsın ve haritalar çizersin. | Open Subtitles | فيُدفع بها للأعلى بالتالي يمكنك أن ترسم الخريطة. |
haritada, ağırlıklı olarak yeşil, arada sarı ve kırmızılar görünüyor. | Open Subtitles | تبدو على الخريطة باللون الأخضر ثم يتغير إلى الأصفر فالأحمر. |
- Neden ayakkabilarin yok, Nicholas? - Onlari bir sincaba atmis. simdi haritam deforma olmus bir gücülükten ibaret. | Open Subtitles | الخريطة الآن مجرد ابتسامه مشوهه , لم أكملها |
Ve suç haritası çıkarmaya başladılar. | TED | ومن ثم بدأوا بتوقيع الجرائم على الخريطة. |