Şimdi, baskın kanser teorisi der ki, tek bir kanser hücresinde tek bir onkojen vardır ve bu onkogen sizi kanser kurbanı yapar. | TED | تقول نظرية السرطان السائدة أن هناك جين سرطاني واحد في خلية سرطانية واحدة، وهذا سيجعلك من ضحايا السرطان. |
Zamanımızın baskın politik kuramları tarafından 3 varsayımda bulunulur. | TED | هناك ثلاث افتراضات تفترضها وفقاً للنظريات السياسية السائدة في عصرنا. |
Fakat bu Noel, kendini beğenmiş bir genç değil de, ne pahasına olursa olsun tekrar başarılı olmaya çalışan eski bir eroin bağımlısının bir numara olması harika olmaz mıydı? | Open Subtitles | لكن اليس رائعا ان الاغنية السائدة في عيد الميلاد اغنية لطيفة للمراهقين لمدمن مخدرات يريد العودة للغناء باي ثمن؟ |
hakim rüzgarları belirlemek için geliştirdiği semboller ise bugün hala kullanılmaktadır. | Open Subtitles | والرموز التي إبتكرها للإشارة الى الرياح السائدة ما زالت تستخدم اليوم |
Bilgisayar programlamadan çıkan diğer bir kavram modern hayatta da çok yaygın olan bölünmeler ile ilgilidir. | TED | فكرة أخرى تم استنتاجها من طريقة الجدولة في الحواسيب لها علاقة بواحدة من الصفات السائدة في الحياة العصريّة: المقاطعة. |
Yoksa baskın tür olarak beşeriyet bir yıl içinde yok olacak. | Open Subtitles | الرجل هو من الأنواع السائدة في الحياة على الأرض، وسوف ينقرض في غضون عام. |
...herhangi bir toplumdaki baskın entelektüel kültür, o toplumdaki baskın sınıfın menfaatlerini yansıtır. | Open Subtitles | الحضارة الثقافية الفكرية السائدة في أي مجتمع بذاته، تعكس إهتمامات المجموعة المهيمنة في هذا المجتمع. |
Petrolden ve mantığa aykırı olarak yapılmış olsalar da, bu oyuncaklar çekinden ve baskın genlerin çiftleşebileceklerini kanıtlar. | Open Subtitles | على الرغم من بساطتها و عدم دقتها هذه اللعبة ستُظهر الجينات المتنحية و السائدة خلال الإنجاب |
Tüm dünyanın, baskın genin senden gelmesi için dua ettiğini unutma. | Open Subtitles | لأن تكون جينات الطفل السائدة منكِ |
İnsanlar bana baskın olan teorileri anlatıyordu... | Open Subtitles | عندما الناس يخبروني عن الفكرة السائدة |
Fakat bu Noel, kendini beğenmiş bir genç değil de, ne pahasına olursa olsun tekrar başarılı olmaya çalışan eski bir eroin bağımlısının bir numara olması harika olmaz mıydı? | Open Subtitles | لكن اليس رائعا ان الاغنية السائدة في عيد الميلاد اغنية لطيفة للمراهقين لمدمن مخدرات يريد العودة للغناء باي ثمن؟ |
hakim rüzgarları belirlemek için geliştirdiği semboller ise bugün hala kullanılmaktadır. | Open Subtitles | و الرموز التي ابتكرها لتعيين الرياح السائدة لا زالت مستخدمة إلى يومنا هذا. |
20. yüzyılın genelinde bu görüş hakim oldu. | TED | لجزء كبير من القرن العشرين كانت هذه هي النظرة السائدة. |
Ve konuya hakim olmayan bir kişinin yapması gereken de egemen olan bilimsel teoriyi ciddiye almaktır.Ve bu teoriye göre, | TED | ومن الحكمة لرجل عامي أن يأخذ الأمر بمنتهى الجدية النظرية العلمية السائدة. |
hakim sınıflar için hakimiyetlerini sürdürmek imkansız hale geldiği zaman. | Open Subtitles | عندما الأزمة تندلع في الطبقة الاجتماعية السائدة |
Bunu yaygın sağlık sistemlerinin yıllarca geri olduğu yöntemlerle çözüyorlar. | TED | إنهم يعرفون ذلك في طرق أكبر حجمًا وأوسع إنتشارً من أنظمة الصحة السائدة المتخلفة بسنوات. |
İşimse bir siyah olmanın veya bir Müslüman olmanın, bir göçmen olmanın ya da daima konuşulan bu kategorilere ait birisi olmanın ne anlama geldiği hakkında, yaygın anlatımlara meydan okuyan hikâyelerin anlatılmasına yardım etmek. | TED | وعملي هو مساعدة الآخرين على سرد القصص التي تتحدى الروايات السائدة حول ما يعنيه أن تكون من ذوي البشرة السوداء أو مسلم أو لاجىء أو أي أحد من تلك التصنيفات الاخرى التي نتحدثُ عنها طوال الوقت. |
yaygın görüşe göre, hayattaki payınız vasatın altı olsa bile azim, sıkı çalışma ve piyasanın erdemleriyle, kendinizi yoktan var edebilirsiniz. | TED | الرواية السائدة هي أنه حتى لو كان معظم ما تملكه دون العادي. مع المثابرة والعمل الجاد وبعوامل السوق الحرة. يمكنك أن تحول فقرك إلى ثراء. |