Hayatım, adam şömünenin yanındaki masada oturuyor ki... en iyi masa orası... ve sırf bana gıcıklığına orada oturuyor. | Open Subtitles | عزيزتي , إنه يجلس في الطاولة التي بقرب المدفأة أفضل طاولة في المكان وهو يعرف ذلك, لكي يستفزني فقط |
Sen onun rüyanda oturduğun masada oturduğunu söylemiştin, değil mi? Aynı zamanda durduğunu gördüğün platformdadavardı. - Evet. | Open Subtitles | قلتِ أنه كان على الطاولة التي حلمتِ أنكِ كنتِ جالسة عليها و كان في المنصة التي حلمتِ أنكِ كنتِ فيها |
masada müvekkilinizin masum olduğunu düşünen melez bir kadın var. | Open Subtitles | أنا مجرد امرأة خليطة الأعراق على الطاولة التي تظن أن موكلك بريئًا. |
Sadece tuvaletlerin önündeki masaya kayıt yaptır. | Open Subtitles | إذهبي فحسب إلي الطاولة التي أمام المراحيض |
Eskiden kardeşimin krep yediği masaya oturdu. | Open Subtitles | جالساً على نفس الطاولة التي كانت تعدّ عليها الفطائر المحلاّة |
Evet, kaybettirdikleri masanın zararını ödemelerine izin verdim. | Open Subtitles | حسناً جعلتهم يدفعون حساب الطاولة التي غادرت |
Oturduğun masanın ne kadar şık olduğu o kadar da önemli değil. | Open Subtitles | ليس من المهم حق ثمن الطاولة التي تجلسين عليها |
Dün gece kullandığımız masada ruh çağırıyorlardı. | Open Subtitles | أين قاموا بتحضير الأرواح وعلى نفس الطاولة التي حضرنا نحن فيها الأرواح ليلة البارحة |
İstediğimiz masada oturmak için savaşıyoruz. | Open Subtitles | نحارب للحصول على مقعد في الطاولة التي نشاء. |
Arkamdaki masada bir beyefendi var. | Open Subtitles | هناك رجل محترم في الطاولة التي خلفي |
İbne ortadaki masada. | Open Subtitles | -حسنا , الجن جالس علي الطاولة التي في المنتصف -و حراسه الشخصيين فريبين منه |
- Arkamdaki masada bir adam var. | Open Subtitles | هناك رجل محترم في الطاولة التي خلفي |
Tom'un beni bebeğinin yemek yediği masada becerdiğini biliyor mu, merak ediyorum. | Open Subtitles | أتساءل إن كانت تعلم كيف كنت ألهو مع (توم) على نفس الطاولة التي تأكل عليها طفلتها الطعام |
Tom'un beni bebeğinin yemek yediği masada becerdiğini biliyor mu, merak ediyorum. | Open Subtitles | أتساءل إن كانت تعلم كيف كنت ألهو مع (توم) على نفس الطاولة التي تأكل عليها طفلتها الطعام |
Sizi Senatör'ün yanındaki masaya koyuyorum, böylece önemli kişilerle olabilirsiniz. | Open Subtitles | لقد جعلتُكم، تجلسون في الطاولة التي تحاذي السيناتور، يا رفاق لكي تضربوا بالمرفق، كبار الشخصيات |
Elini kaldırmış ve yemek yedikleri masaya vurmuş. | Open Subtitles | رفع يده فلطم بها سطح الطاولة التي كانوا يأكلون عليها |
Evet, teşekkürler. Uçuk hastalıklı köpeğin yanındaki köşedeki masaya oturacağız. | Open Subtitles | نعم , شكرا لك سنأخذ الطاولة التي في الزاوية |
Düğün aynı düğün. masanın nerede olduğunun ne önemi var? | Open Subtitles | لا، أنه نفس الزفاف مهما كانت الطاولة التي تجلس عليها، صحيح؟ |
Mesela Nina'ya yaptığım masanın ayaklarından birini yapamasaydım bütün masayı çöpe atmazdım. | Open Subtitles | مثل لو أني كسرت جزءاً من الطاولة التي أعددتها لـ (نينا) |