| - Kendimi kurtarmanın tek yolu başka birinin hayatını kurban etmek. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة التي يمكنني أن أنجو بنفسي سيكون للتضحية حياة أخرى. |
| Çünkü böyle olması, beni görmeyi kabul etmenin tek yolu. | Open Subtitles | لأنني أدركتُ أنّها كانت الطريقة الوحيدة التي ستجعلكَ تراني بها |
| Bu bağlamda iki takım hâlinde oynayabilmemizin tek yolu Raj'ı ortadan ikiye ayırmak. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة التي يمكن نلعب بها كفرق هي أن نقطع راج إلى نصفين |
| Eğer birileri beni izliyorduysa biri bunu biliyor olmalı, tek yol bu. | Open Subtitles | وشخص الطريقة الوحيدة التي يمكن أن يعرف عنه كان إذا كانوا يراقبونني. |
| Onu elde etmemin tek yolu bu kadar kibirli ve sığ olmayı bırakmam. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة التي ستمكنني من الحصول عليها أن أتوقف عن كوني تافه وسطحي |
| Senin gibi bir adama güvenmemin tek yolu sizden birini ortadan kaldırmandır. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة التي أثق برجل مقلك هو أن تقتل واحد من نوعك |
| Bu sorguları atlatmanın tek yolu benim olayla bağlantımı olabildiğince az bilmeleri. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة التي سيعبروا بها التحقيق إن لم يعرفوا بتورطي قدر المستطاع |
| Eski zamanlarda bir yere gitmenin tek yolu buydu. Shh. | Open Subtitles | هذه هي الطريقة الوحيدة التي كانت لديك في تلك الأيام. |
| Şu an yaptığımız şey... Bunu becerebilmemizin tek yolu birlik olmamızdan geçiyor. | Open Subtitles | ما نفعله الآن، الطريقة الوحيدة التي سنفعل بها هذا ألاّ وهي متحدين |
| Ne yazık ki bunun olmasının tek yolu ikimizin bir tür uzlaşmaya varması. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة التي سيحدث بها ذلك وللأسف، هي أن نصل نحن لحلّ وسط |
| Onlara karşı bağlılığımı kanıtlamamın tek yolu kendi çocuğuma ihanet etmemdi. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة التي أمكنني أن أثبت ولائي لهم كان خيانة اطفالي |
| Bu salgını yenmemizin tek yolu bu son savaşı kazandığımız zamandır. | TED | إنها الطريقة الوحيدة التي يمكننا بها هزيمة هذا الوباء هي ضمان أننا نفوز بالمعركة الأخيرة. |
| Sualtındaki davranışlarını ve rotalarını tespit etmenin tek yolu bu. Hazırladığımız haritalardan bazıları da şöyle. | TED | وهي الطريقة الوحيدة التي يمكن معرفة سلوكها وتحركاتها عندما تكون تحت الماء وهنا عدة خرائط انجزناها |
| Gezinebilmesinin tek yolu, göbeğinin etrafında şu şekilde sürünmesiydi. | TED | الطريقة الوحيدة التي كان يستطيع التحرك فيها هي بالزحف على بطنه هكذا |
| İnsanları inandırmanın tek yolu onlara açık deliller göstermektir. | TED | الطريقة الوحيدة التي يمكنك أن تدع الشخص يصدق هو عندما تقوم بإظهار أدلة قاطعة. |
| Bunu yapabilmiş olmanın tek yolu bu. | TED | وهذه الطريقة الوحيدة التي مكنتنا من إنجاز ذلك. |
| Ve rahatca yuruyebilmenin tek yolu adimi taklit etmek. | TED | و الطريقة الوحيدة التي يمكن أن تمشي بإرتياح فيها هي عبر الخطو في إنتظام. |
| O hapishaneye gitmeyeceğim. Ona zarar vermek için bildiğim tek yol bu. | Open Subtitles | لن أذهب لهذا السجن، إنّها الطريقة الوحيدة التي أعرف أنّي أجرحها بها. |
| Kardeşimi kurtarmak için bildiğim tek yol mührü yok etmek. | Open Subtitles | و الطريقة الوحيدة التي أعرفها لإنقاذ أخي هي شفاء العلامة |
| Kendimi aklamamın tek yolunun o casusların foyasını ortaya çıkarmak olduğunu anlamıyor musun? | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة التي أنقذ بها نفسي هوكشفهؤلاءالجواسيس. |
| Başka türlü bu planı değiştiremeyiz. | Open Subtitles | أنها الطريقة الوحيدة التي من خلالها يمكننا خداع الموت مرة أخرى |
| Bunu söylediğim için kusura bakma, ama Bastiano'ya ancak böyle yararlı olabilirsin. | Open Subtitles | يؤسفني قول ذلك.. لكنها الطريقة الوحيدة التي تكون بها مفيداً لي وللحصن |
| Fakat virüslerin bakteriyi enfekte etmek için kullandığı tek yöntem bu değil. | TED | و لكن هذه ليست الطريقة الوحيدة التي تصيب بها الفيروسات البكتريا بالعدوى. |
| Haklı olup olmaman mühim değil, insanlar davranışlarını anca böyle değiştirir. | Open Subtitles | صح أو خطأ ، أنت على الكاميرا الآن هذه هي الطريقة الوحيدة التي يقوم بها الناس بتغيير أسلوبهم |
| Eve gelmeye ancak öyle ikna edebildim! | Open Subtitles | كانت الطريقة الوحيدة التي يمكن أن أحصل عليه في العودة إلى ديارهم. |