Çok öncelere gidecek olursak okyanuslarımızdaki yiyecek toplamada artışı görürüz. | TED | وكلما عدنا إلى الوراء، كلما لاحظنا زيادة في كمية الطعام الذي حصلنا عليها من المحيطات. |
Yüce Tanrım, Yemek üzere olduğumuz yiyecekler için teşekkür ederiz. | Open Subtitles | إلهي الحبيب، شكرًا على الطعام الذي نحن على وشك تناوله |
Suçla savaşmaya zamanı kalmaz, çünkü sürekli Yemek yiyecek ve yediği bütün yiyecekleri alabilmek için 9-5 arası bir işte çalışacaktır. | TED | ليس لديه وقت لمكافحة الجريمة لآنه يجب أن يتناول الطعام طوال الوقت و أن يعمل من 9 إلى 5 لتوفير كل الطعام الذي يأكله. |
Yine de hesabımıza göre, yediğimiz yiyeceklerin her üç ısırığın biri dolaylı veya dolaysız bal arıları tarafından yayılan polenlemeyle oluşmuştur. | TED | لكننا نقدر أن حوالي واحد في ثلاثة لقم من الطعام الذي نأكله هي بصورة مباشرة او غير مباشرة لقاح النحل |
ve son olarak da bu moleküler makinenin salgılarını da kontrol ediyor. pişirdiğimiz yemeği sindiren salgılar bunlar. | TED | وفي النهاية انه يتحكم بإفرازات تلك الآلية المستقلة بعد ان يتم هضم ذلك الطعام الذي قمنا من قبل بطبخه |
Luigi size istediğiniz kadar Yemek verecek! Hem de bedava! | Open Subtitles | سيقدم لكم المطعم كل الطعام الذي تريدونه على حساب المطعم |
Bunlar yemeğin seni beslemeden önce beslenmek için yediği şeyler. | Open Subtitles | هذا هو الطعام الذي يطعمونه لغذائك قبل أن يطعمونك إياه |
Neden bana neredeki yemekten zehirlendiğini söylemiyorsun? | Open Subtitles | إذن ، انتظرِ ، لماذا لا تخبريني من أين اشتريتي الطعام الذي أصابك بالتسمم الغذائي؟ |
Ama en çok seVdikleri yiyecek koko tanesiydi. | Open Subtitles | لكن الطعام الذي احبوه كثيراً كان حبوب الكاكاو |
Tanrım, Yemek üzere olduğumuz bu harika yiyecekler için sana şükürler olsun. | Open Subtitles | يا ربّنا العزيز، نشكركَ على هذا الطعام الذي نحن على وشك أكله |
Yüce Tanrım, Yemek üzere olduğumuz yiyecekler için teşekkür ederiz. | Open Subtitles | إلهي الحبيب، شكرًا على الطعام الذي نحن على وشك تناوله |
Onlar sadece gökten düşen yiyecekleri alıyorlar yani Birleşmiş Milletler'den gelenleri. | TED | يحصلون فقط على الطعام الذي يُلقى من السماء، من قبل الأمم المتحدة. |
- Bunu mu? Kağıdı değil de, kağıdın üstüne konan yiyecekleri istiyorum. | Open Subtitles | لا أريد أن أكل الورقة بل أريد الطعام الذي بالورقة |
Tükettiğiniz yiyeceklerin bir kısmı sizin tarafınızdan sindirilmez, kalın bağırsağınızda bakteriler tarafından fermente edilir. | TED | فجزء من الطعام الذي تتناوله لا يتم هضمه بنفسك ولكن يختمر في الأمعاء الغليظة عن طريق البكتيريا. |
Eğer yalnızca bir kez ve farklı bir sahilde ortaya çıkan yiyeceklerin tümünü toplayacaksanız, ...zamanlamanın önemi çok büyüktür. | Open Subtitles | التوقيت مهارةٌ ضرورية إن أردت حصد جميع الطعام الذي يكون متوفراً من وقت لآخر حول أرجاء الساحل. |
Yaptığım yemeği suratıma tükürdüğünde sessizce acı çektim. | Open Subtitles | لقد عانيت بصمت عندما كان يبصق الطعام الذي أصنعه بوجهي |
Küçükken yediğim yemeği geriye dönük olarak ödememi istiyor. | Open Subtitles | إنها مصرّة أن أدفع لها بأثر رجعي ثمن الطعام الذي أكلته وأنا صغير. |
Yemeklerin acı. İşte bu öpmek yani Yemek istediğim acı. | Open Subtitles | الطعام الحار هذا الطعام الذي أريده , وأريد أن أقبله |
Yediğimiz yemeğin parasını verebiliriz. | Open Subtitles | نود اعطاءك المال مقابل الطعام الذي اكلناه |
Yani demektir ki kanına yediği yemekten karışmış. | Open Subtitles | مما يعني أن مدخل المعبر هو الطعام الذي تناوله |
Sevgili Tanrım, Yemek üzere olduğumuz bu yemekler ve bize verdiğin tüm nimetler için sana şükrediyoruz. | Open Subtitles | ..عزيزينا الباري، نحن نشكرك على هذا الطعام ..الذي نوشك على أن نشاركه وعلى كل شيء توفره لنا.. |
Almak üzere olduğumuz bu hediyeler için şükranlarımızı sunarız Tanrım. | Open Subtitles | يارب بارك لنا هذا الطعام الذي نحن على وشك تناوله |
Nereye gidiyor bunlar? Biz bu şeyleri tabaklarımızda görmeye alışkınız, peki tabağımıza olan yolculukta kaybolan yiyeceklere ne oluyor? | TED | ماذا يحل به في نهاية الأمر؟ اعتدنا على رؤية الطعام على صحوننا، لكن ماذا عن كل الطعام الذي يُفقد في الوسط؟ |