| öğrenciler sağlıkla ilgili bir soruna çözüm ararken toplumla içiçe olmaya teşvik edildi. | TED | يُشجّع الطلاب على الانخراط في المجتمعات عندما يبحثون عن حلول للمشاكل المتعلّقة بالصحّة. |
| öğrenciler bize gece yataklarına gittiklerinde yeşil tik işaretini hayal ettiklerini söylüyorlar. | TED | الطلاب يخبروننا انه حين يذهبون الى الفراش ليلاً يحلمون بذاك الرمز الأخضر. |
| Babam öğrenci başkanıydı ve ben orta okuldayken basketbol koçuydu. | Open Subtitles | كان أبي عميد الطلاب ومدرب كرة السلة في مدرستي الاعدادية |
| öğrenci başkanlığı seçimlerini oyların hepsini alarak kazananı açıklamaktan onur duyarım. | Open Subtitles | انا مسرور جداً ان اعلن الفائز بأكثر الاصوات لمنصب هيئة الطلاب |
| Bu Cebir 2 sınıfı öğrencileri için korkunç bir şeydi. | TED | كان هذا مريعًا لهؤلاء الطلاب في فصل علم الجبر 2. |
| Normal öğrencilerin olağanüstü becerileri olduğunun farkındalar ve öğrenme imkanlarını kişiselleştiriyorlar. | TED | أدركوا بأن الطلاب العاديين يملكون مواهب استثنائيةـ فقاموا بتعديل فرص التعلم. |
| Beklendiği gibi, bu yasayla, ten rengi farklı olan öğrencilere haksızlık yapıldı. | TED | لذلك، ليس من الغريب كان الطلاب غير البيض غاضبين من هذا القانون. |
| Çok fazla çocuğu sessiz bir kutuya koyduğunuzda bazı çocuklar gerçekten gerginleşiyor. | TED | فعندما تضع العديد من الطلاب في صندوق هادئ فبعضهم يصبح عصبي جداً |
| Ama maalesef bütün öğrenciler böyle bir güven duygusu hissetmiyor. | TED | لكن، لسوء الحظ، لا يشعرُ جميع الطلاب بذلك الإحساس بالأمان. |
| Ve de benim gibi yapacak hiçbir işi olmayan öğrenciler, programlama yapmayı öğrenirdik. | TED | فكان الطلاب من الذين ليس لديهم ما يقومون به مثلي يتعلمون كيفية برمجته |
| öğrenciler TDP'yi seviyor. Onlar onun yeni bir bilgisayar oyunu olduğunu düşünüyorlar. | TED | ان الطلاب يحبون هذا الاسم .. انهم يظنون انه اسم لعبة فيديو |
| öğrenciler, dijital günlüklerine dönüp gözlemlerini, kazançlarını, düşüncelerini ve kanıtlarını paylaşırlar. | TED | عندما يعود الطلاب إلى سجلاتهم الرقمية، يتشاركون ملاحظاتهم وادعاءاتهم، والمنطق والأدلة. |
| Bir kez bunu yaptığınızda, öğrenciler inanılmaz bir şekilde açılırlar. | TED | وعندما نطبق هذه القاعدة .. يصبح الأمر رائع فيقوم الطلاب |
| - Yediden fazla öğrenci tutuklandı. - Protesto etmek zorundayız. | Open Subtitles | ـ لقد أعتقلوا المزيد من الطلاب ـ يجب أن نتظاهر |
| İlişkimizi bitirmek zorunda kaldık çünkü öğrenci kurulu görevlerimizi engelliyordu. | Open Subtitles | كان علينا إنهاء العلاقة لانه يتداخل مع واجبات مجلس الطلاب |
| Ve o 95lik öğrenci bile, bilmediği yüzde 5 lik kısım neydi? | TED | وحتى الطلاب الحاصلين على 95% مالذي لم يفهموه في هذه ال 5%؟ |
| Ve bu testlere giren milyonlarca öğrenci var. | TED | وملايين الملايين من الطلاب يجلسون للامتحان سنويا |
| Kökenlerine bağlı olan zorlu engellerin üstesinden gelen öğrencileri araştırdım. | TED | أبحث في الطلاب الذين تغلبوا على عقبات هائلة أرتباطًا بخلفياتهم. |
| Elimizde bazı öğrencilerin AMBE'ne gelmeden önce evlerinde çekilen görüntüleri var. | TED | لدينا بعض الطلاب الذي تصوروا في بلدانهم قبل قدومهم إلى آيمز |
| öğrencilere sınıfın önünde şiir denemelerini okutmak insanı küçük düşürmede sadistik bir uygulama. | Open Subtitles | جعل الطلاب يقرأون واجباتهم القصائدية أمام الصف هو ممارسة سادية في الإذلال العلني |
| Eğer çocuklar bilgi almak için okula gitmek zorunda değillerse artık, neden giderler? | TED | لماذا مازال يتوجب على الطلاب القدوم الى المدرسة اذا لم تعد هي المكان الذي منه تستجلب المعلومات ؟ |
| Kalacak yer arayan öğrencilerle, çocukları evden ayrılmış fazla odası olan aileleri buluşturuyorlar. | TED | هم يربطون الطلاب الذين يحتاجون مكان للإقامة مع بيوت فارغة تضم غرف إضافية. |
| Ancak birçok insan bu gruba şiddetle karşı çıkıyordu ve ben de öğrencilerden, fakülteden ve idareden çok eleştiri aldım. | TED | لكن العديد من الأشخاص واجهوا هذه المجموعة، وحصلت على دفعة للخلف من الطلاب والكلية والإدارة. |
| öğrencinin değerinin artık kanındaki alkol düzeyiyle değil... ..not ortalamasıyla ölçüleceği bir çağ. | Open Subtitles | عصر, الطلاب فيه أموات و لا توجد قيمة لحسبان كمية الكحول في دمائهم |
| Mesele şu: Birinci sınıf öğrencilerinin araba kullanmasına izin yok. | Open Subtitles | هناك أمر ما الطلاب الجدد لا يُسمح لهم باصطحاب سياراتهم |
| çocukların son sınıftan önce ne yaptıkları takip edilmiyordu. | TED | بينما لا يتتبعون من هم قبل ذلك من الطلاب |
| Kurs bittiğinde bu öğrenciler, tıp öğrencisi arkadaşlarında oluşan bir kontrol grubuyla karşılaştırıldılar. | TED | وفي نهاية الدورة، تمت مقارنة هؤلاء الطلاب بالمجموعة الضابطة المكوَّنة من زملاء لهم في الطب. |
| Haberi çocuklara vermenin en zor kısmı da hallolmuş olacak. | Open Subtitles | و أصعب جزء إيصال الخبر إلى الطلاب سيكون أمرا منتهيا |
| Bu durumda devlet okulları öğrencilerinin yaklaşık yüzde 86'sı Afrikalı Amerikalılardan oluşuyor. | TED | بهذا الطلاب في المدارس الحكومية هم ٨٦ في المائه من الأمريكان الأفارقة. |