Sen de varsayıyorsun ki açgözlülük, zayıf üyelerin bazılarında ideolojiye baskın gelmiyor. | Open Subtitles | أنتِ تفترضين أن الطمع لن يتحول إلى مفهوم بالنسبة لبعض الأعضاء الضِعاف |
açgözlülük ve korku güç ile irtibatladığında tehlikeli bir karışıma sahip oluyorsunuz. | TED | وعندما يجتمع الطمع والخوف مع القوة والسلطة، ينتج لديك مزيج خطير. |
Tamahkârlık günah denildi bize, ama o eskidendi. açgözlülük bir erdemdir. | Open Subtitles | ،تعلمنا بأن الطمع رذيلة ليس الآن، فالطمع فضيلة |
Hırs aydınlatır, evrimsel ruhun özünü yakalar ve yolunu kısaltır. | Open Subtitles | ، الطمع يوضّح ، يخترق ، ويأسر جوهر روح التطوّر |
İktidar hırsı insan ruhunu zehirledi, nefret duvarları ördü. | Open Subtitles | لكننا فقدنا الطريق لوث الطمع أرواح الرجال |
İnsanların motivasyonu, şeffaf bir açgözlülükten daha fazlası olabilir. | Open Subtitles | يمكن للتحفيز البشري أن يكون أقوى من الطمع المجرد |
Tamahkarlık günah denildi bize, ama o eskidendi. açgözlülük bir erdemdir. | Open Subtitles | ،تعلمنا بأن الطمع رذيلة ليس الآن، فالطمع فضيلة |
açgözlülük günahından kurtulma duamız, ilkelerimizi unutup, aramızdaki yabancıyı aldatmak için mi? | Open Subtitles | هل نصلي لنغتسل من خطيئة الطمع فقط لنغلق الكتاب ونخدع الغريب في وسطنا ؟ |
Eğer bu açgözlülük ise ben dünyanın en obur insanıyım. | Open Subtitles | إذا كان هذا هو الطمع فأنا أكبر جشعة على وجه الأرض |
Sizin profesyonelliğiniz, dünyada adalet ve iyiliğin üstün gelmesini görmek değil, açgözlülük ve güçtür. | Open Subtitles | و أظن أن إحترافيتك تعني الطمع و القوه بدلاً من الطيبه و العداله هي التي تسود العالم |
Gördügünüz gibi, açgözlülük ve dikkatsizlik, çok yanici bir karisimdir. | Open Subtitles | وكما ترى ، الطمع ، والطيش بلا حذر خليط قابل جدا للاحتراق |
Bu arada avukatı "açgözlülük" kurbanı Eli Gould'muş. | Open Subtitles | بالمناسبه المحامى كان ايلى جولد الضحيه فى جريمة الطمع |
Şehvet ve açgözlülük, ahlak ve terbiyenin yerini aldı | Open Subtitles | الشهوة و الطمع حلّت مكان اللباقة و الأخلاق |
Onlar açgözlülük ve harika ödüller ile ilgilidir yoksulca inşa edilmiş katamaranlar gibi. | Open Subtitles | انها حول الطمع والجوائز الرائعة مثل قارب رديء الصنعة |
Hırs uğruna babasına ihanet eden bir adama nasıl güvenebilirim ki? | Open Subtitles | كيف يمكنني أن أثق برجل قام بخيانة والده من أجل الطمع |
Ama bu istek, bu Hırs yüzünden bir başkasının hayatını mahvedemem. | Open Subtitles | بسبب ذلك الطمع لا يمكننى افساد حياه شخصا اخر بسبب ذلك |
Şirket siyaseti, Hırs ya da korku için endişelenmelerine gerek yoktu. | TED | ليسوا بحاجة للقلق بشأن سياسات الشركة أو الطمع والخوف. |
Ama insanlar çok geçmeden kalplerindeki hırsı açığa vurdular. | Open Subtitles | ولكن عاجلاً كشف الرجال الطمع الذي في قلوبهم |
Kıskançlıktan değil, açgözlülükten. Güzel. | Open Subtitles | ليس بسبب الغيره و لكن بسبب الطمع. |
Her boktan sıyrılmaya çalışarak, o kara, açgözlü, yalancı kıçını kurtaramazsın. | Open Subtitles | لا، لا يمكنك أن تمنع نفسك من الطمع في الحصول على كل شيء |
Bir dizi açıklama geliyordur şu anda akıllarınıza, aç gözlülük gibi. | TED | ان طيف من التفسيرات ربما يخطر على بالكم .. مثل الطمع |
Sadece Açgözlülüğü aşırı derecede artmıştı. | Open Subtitles | عدا أنَّ الطمع قد تضاعَفَ لآلاف المرات |
Ama eğer efendileri onlardan açgözlülükle bir şeyler dilerlerse arzuladıkları her dilek beraberinde bir felaket getirir. | Open Subtitles | لكن لو عاملوها بما شابه الطمع او الجشع مهما كانت ستحقق لهم فإنها ستجلب |