| Sığırcık denilen kuşlar var. “Sığırcık sürüsü” denilen gruplarla uçuyorlar. Buna büyük bir kuş bulutu da denilebilir. | TED | هناك تلك الطيور التي تدعى بطيور الزرزور تحلق في جماعة وتدعى بسرب الطيور بشكل عام مشكّلة سحابة كبيرة |
| kuşlar da, ancak tüvit ceketli bir budala onları vurana kadar cıvıldayabiliyordu. | Open Subtitles | و الطيور التي تشدو لفترة قصيرة قبل أن يقوم أحمق ما يرتدي قماش التويد بقتلها |
| Hapishaneyi çevreleyen kuşları izlerken, kaçış yolu belirdi aklında. | TED | بينما كان يراقب الطيور التي تدور حول سجنه، أصبحت وسيلة الهرب جلية أمام عينه. |
| Bu hayvanlar genellikle uçamayan kuşları avlayarak onları yok olmaya sürükleyebilirler. | TED | غالبًا ما تفترس هذه الحيوانات الطيور التي لا تطير كما يمكن أن تؤدي بهم إلى الانقراض. |
| Kargalar leşçi kuşlardır. | Open Subtitles | الغربان من الطيور التي تأكل الجيف , إنها تحب الأشياء الميتة |
| Belki de, uçamayan kuşlardan hoşlanmıyordur! | Open Subtitles | حسنا.. ربما هي لا تحب الطيور التي لا تستطيع الطيران |
| yol kat ederek gelen ve ağırlıklarının üçte birini kaybetmiş olan kuşların son durağıdır. | Open Subtitles | وخلال الطيور التي ربما فقدت ما يصل الى ثلث من وزن الجسم |
| Tam bir uzmanlıkla tırmandım ve etrafta cıvıldayan kuş seslerinin tadını çıkardım. | TED | تسلقت بدقة متناهية واستمتعت بصوت الطيور التي كانت تحوم حول المنحدر الصخري. |
| Gökyüzünde uçan kuşlar, önlerinde yemlik olmadığı halde aç kalmıyorlar. | Open Subtitles | الطيور التي تحلق في السماء يمكنها إطعام نفسها بدون الحاجة إلى مخزون من الطعام |
| Hipopotamların üzerinde yaşayıp böcekleri yiyen kuşlar gibiyiz. | Open Subtitles | بتلك الطيور التي تلتهم حشرات أفراس النهر |
| Kafaları tavus kuşu gibi olan kuşlar değil mi? | Open Subtitles | إنهم هذه الطيور التي بها عرف ريبشي صحيح؟ لست متأكدة |
| Ölüler kalkar kuşlar gökyüzünden yere düşer, nehirlerdeki balıklar ölür. | Open Subtitles | متصاعد جداً، الطيور التي تَسْقطُ مِنْ السماءِ، مَوت السمكِ في الأنهارِ. |
| Ama bu su basmış cenneti yuva belleyenler sadece kuşlar değil. | Open Subtitles | انها ليست مجرد الطيور التي تجعل من هذه الجنة التي غمرتها المياه منازل لهم. |
| Düşünsenize, kaç topluluk sadece o yörede bulunan kuşları görmek için ziyaret eden turistlerden yararlanır. | TED | تخيلوا عدد المجتمعات التي ستنتفع من جماعات السياح التي ستزور قراهم بهدف مشاهدة الطيور التي لا تتواجد إلا في تلك القرى. |
| Gelip vatandaş biliminde bize katılın ve ziyaret ettiğiniz yerlerde bulduğunuz kuşları bize söyleyin. | TED | وتعالوا انضموا لنا في العلم التشاركي وأخبرونا عن الطيور التي تجدونها في الأماكن التي تتردّدون عليها. |
| Şimdi de leşlerini gagalayan kuşları vuralım artık! | Open Subtitles | رائع. الآن سنطلق النار على الطيور التي تُنقر في الأجسام. |
| Kargalar leşçi kuşlardır. | Open Subtitles | الغربان من الطيور التي تأكل الجيف , إنها تحب الأشياء الميتة |
| Birkaç defa sergi salonuna geldi ve doldurduğum kuşlardan satın aldı. | Open Subtitles | لقد جاء لغرفة العرض عدة مرات اشترى زوجاً من الطيور التي صنعتها |
| Şarkı söyleyen kuşlardan gerçekten nefret eder. | Open Subtitles | إنه فعلاً يكره الطيور التي تغني |
| Orson Welles "Bizim cinsimizden olan kuşların tüyleri dişilerden albenilidir, çünkü erkekler varlıklarını kanıtlamak zorundadırlar zamanımızın çoğunu 'Bana bak, banak bak! | Open Subtitles | أورسن ويليس قال: كُلّ الطيور التي تنتمي إلى جنسِنا عِنْدَهُا ريشُ أجملُ لان الذكور يَجِبُ أَنْ تحاول اثبات وجودِها" |
| Solomonda sadece Yeni Ginedeki kuş ve sürüngenlerin dörtte biri mevcuttur | Open Subtitles | السولومن لديها فقط ربع الزواحف و الطيور التي لدي غينيا الجديدة |
| Muhtemelen kuş türleri ve abuk subuk şeylerle dolardı o da. | Open Subtitles | ربما فقط الطيور التي تمثل رمز كل ولاية أو بعض الهــراء |