Oradaki cam kutuyu farklı açılardan gösteren yüzlerce dijital dosya ele geçirdiler. | Open Subtitles | استولوا على مئات الملفات الرقمية التي تبرز جوانب مختلفة لهذه العلبة الزجاجية |
kutuyu bir kopya makinesine koyup istediğim boyuta gelene kadar büyüttüm. | TED | فقط وضعت العلبة فى الة التصوير وظللت أكبرها حتى تصل للمقاس الذى أرغب فيه. |
Gaitanı yap, ve sonra tahta çubukla örneği yeşil kutunun içine koy. | Open Subtitles | ستتغوّط ثم تستخدم عوداً خشبياً لجمع البراز ثم تضعه في العلبة الخضراء |
kutu açıldığına göre parasını ödemen de gerekecek, tamam mı? | Open Subtitles | والآن الذي العلبة مفتوحة، أنت سَيكونُ عِنْدَكَ لدَفْع ثمنه، موافقة؟ |
Malzemeleri iyi bilin. Kutuda yazanları okuyun. Hatta, satır aralarını okuyun. | Open Subtitles | اعرفوا المكونات، اقرأوا ما على العلبة في الواقع اقرأوا بين السطور |
Biz de bunun üzerine kafa yorup en uygun hale getirdik ve sonuçta kutuya üç çeşit vida koymanın yolunu bulduk. | TED | ففكرنا وطورناها، وقررنا وضع ثلاثة براغي مختلفة في العلبة. |
kutudan ton balığını alıp iyice yumuşayana kadar parmaklarımın arasında eziyorum. | Open Subtitles | أُخرج التونا من العلبة و أهرسها بأصابعي حتى تصبح ناعمةً للغاية |
Tüm paketi alırsam tiryaki olurum. | Open Subtitles | إذا إشتريت العلبة كلها فسأرغب فى تدخينها كلها |
Her zaman mağazaya gider, ürünü inceleyip alır ve eve gelip kutuyu açmaya koyulurdum. | TED | كنت أمضي الوقت كله في الذهاب إلى المحل والتحقق من كل شيء والعودة للمنزل لإفراغ العلبة. |
Bahse varım, birisi kutuyu bulmuş ve nalları dikeyim diye yine saklamıştır onu. | Open Subtitles | أنا متأكد من أن أحدهم وجد العلبة وأخفاها مرة أخرى حتى أتألم. |
Oraya bir sürü... insan giriyor, herhangi biri kutuyu almış olabilir. | Open Subtitles | كان محقاَ حين قال يأت الكثيرون إلى مكتبه أي أحد قد يكون أخذ العلبة |
Küçük, demir bir pencereyi açtı ve kutuyu oraya bağlayıp salladı. | Open Subtitles | فتح غطائها المعدنى الصغير وأفرغ محتوى العلبة بالداخل |
Ancak mavi kutunun içerisinde olan ürün benim poster çocuğum. | TED | لكن ذلك المنتج في العلبة الزرقاء في المنتصف هو ملصق طفولتي. |
Sarı kutunun içindekini alıyorum çünkü hep onu alırım. | TED | أنا اشتري هذه الاشياء في العلبة الصفراء لأنني أعتدت عليها. |
kutunun içindeki yaratıktan söz ediyorum, kedimden değil. | TED | وبالتأكيدِ هي ليست صورةً لقطّتي بل للكائنِ الذي في العلبة. |
Bence o teneke kutu salmonella enteritis adlı bir bakteriyle doluydu. | Open Subtitles | أظن أن تلك العلبة كانت مليئة عن آخرها ببكتيريا تدعى السالمونيلا |
Böyle mesajları getirmeye devam ederse bütün kutu onun olabilir. | Open Subtitles | بوسعه أن يأخذ العلبة كلها إذا أستمر في نقل الرسائل. |
Ama bir sorun var. Kutuda garanti yok. | Open Subtitles | . لكن هنالك مشكلة . مامن هنالك من ضمان على العلبة |
kutuya baktığınızda sadece raptiyeleri tutacak bir araç görürsünüz. | TED | تنظرون إلى العلبة وترونها كوعاء للمعجون اللاصق فقط. |
kutudan kaç tane kürdan yere düşmüştü? | Open Subtitles | كم عود أسنان سقط من تلك العلبة يا رايموند؟ |
Evet Evet evet. Ben sadece... Öncelikle bu paketi bitirmek istiyorum. | Open Subtitles | نعم,نعم,نعم.أنا فقط, آه, أريد أن أنهي هذه العلبة فقط. |
Hastaneden kaçan bir deli, şişeyi kurcaladığı için fiyatı düşürdüm. | Open Subtitles | أخفضت السعر لأن هناك هارب من مستشفى المجانين عبث بهذه العلبة |
Bu kesinlikle içeceğim son paket olacak. | Open Subtitles | أنا أعدك,هذه بالتأكيد العلبة الأخيرة التى سأدخنها |
Bu tahıl gevreği kutusu üstünde atış artığı testi yap. | Open Subtitles | أريدك أن تتفقدي هذه العلبة من بقايا رماد الطلق النار |
Bizi azarlıyorsun. şişenin içinde bulunan aptalgeminikırdığımız zaman yaptığın gibi. | Open Subtitles | تلقي علينا محاضرة حينما نكسرُ السفينة داخل العلبة الغبية |
Altın ilaç kutusunu kuyumcudan alan kadın tarafından. | Open Subtitles | من قبل المرأة التي أوصت على العلبة الذهبية عند محل الجواهر |
Birinci şişe tıpkı yüz milyonlarca plastik kardeşi gibi çöp sahasında kendini bulur. | TED | العلبة الأولى: كمئات الملايين من الأطنان من البلاستيكات المشابهة ينتهي بها الحال إلى اليابسة |
Tenekeyi buraya koydum zaten, daha ne yapmalıyım? | Open Subtitles | ولكنّني وضعت العلبة هنا، ماذا يجب عليّ أن أفعل أكثر؟ |
Maalesef, paketin üzerinde ve kâlbin kendisinde bulunan izlerden hiç birşey çıkmadı. | Open Subtitles | للأسف، لايوجد أي جيناتٍ للقاتل أو بصمات على العلبة أو القلب نفسه |