Bu içgüdüler hem gerçek hem de sanal dünyalarda hayatta kalmak için gereklidir. | TED | هذه الغرائز ضرورية لحياتنا في كلا العالمين الحقيقي والافتراضي |
Ve o içgüdüler seni, eski erkek arkadaşının yaşadığı yere götürüverdi. | Open Subtitles | وتلك الغرائز قادتك إلى مكان عيش خليلك السابق |
Genel amaçlı kullanılabilir ya da insanlardaki hayvansı içgüdüleri yok edebilmek için. | Open Subtitles | لصالح التقدم العام وكبح جماح الغرائز الحيوانية فى الرجال . والناس عموماً |
Muhtemelen sadece içgüdülere sahip hücrelerini canlandırabildik. | Open Subtitles | من المحتمل ان نكون قد انعشنا الاحاسيس و الغرائز |
Bu içgüdülerin bir kısmı doğuştan olabilir, ama çoğu öğrenilmiştir ve hepsi beynimize sıkıca işlenmiştir. | TED | مع أن بعض هذه الغرائز قد تكون فكرية، أغلبها تكتسب وجميعها جزء من عقولنا |
Özellikle de travmatik anılar bu içgüdü ve dürtüleri harekete geçiriyor. | Open Subtitles | وبخاصّة الذكريات الصادمة والتي تُعزز من تلكَ الغرائز والحوافز. |
İçgüdüler, arzular, duygulardan oluşan bir yeraltı dünyasını içimizdeki hayvanı işaret ediyordu. | Open Subtitles | ملمحاً بوجود عوالم خفية مظلمة من الغرائز و الرغبات و المشاعر الحيوان الداخلي |
Bazen bu içgüdüler, beni iyi bir arkadaş değil de, iyi bir polis yapıyor. | Open Subtitles | نعم في بعض الأحيان الغرائز التي تجعلني شرطيا جيدا لا تجعلني صديقا جيدا |
İçgüdüler senin için iyidir ama seni mükemmel bir Koruyucu yapacak olan şey teknolojidir. | Open Subtitles | الغرائز جيدة ، لكن ما سيجعلك حامية جيدة هو التقنية |
Senin burayla olan bağınınsa benzer şekilde arttığını düşünüyorum, eninde sonunda seni tanıştığımız hücreye götüren içgüdüler geri dönecek. | Open Subtitles | وأفترض أن إرتباطك بهذا المكانيزدادوعاجلاًأوآجلاً.. الغرائز التي قادتك إلى الزنزانة التي وجدتك فيها، ستعود. |
Bizim de atalarımız avcıydı. Fakat pek çoğumuz bu içgüdüleri kaybettik. | Open Subtitles | أجدادنا القدامى كانوا صيادين أيضاً, لكن أغلبنا فقدوا هذه الغرائز. |
Güçlü içgüdüleri onları yumurtlamak ve gelecek nesli döllemek için geri getirir | Open Subtitles | الغرائز قويّة جعلتهم يعودون لوضع وتخصيب البيض للجيل القادم. |
Oradaki hayvanların içgüdüleri zayıftır. | Open Subtitles | الحيوانات المرباة في حدائق الحيوان تحتوي الغرائز الطبيعية ضعيفة |
"İçgüdülere hitap eden, insanın en derin bölümüne hitap eder ve en hazır tepkiyi alır." | Open Subtitles | من يتحدث الى الغرائز يتحدث مع أعمق ما في بني البشر و يجد الإجابة الأكثر جهوزية |
"İçgüdülere hitap eden, insanın en derin bölümüne hitap eder ve en hazır tepkiyi alır." | Open Subtitles | من يتحدث الى الغرائز يتحدث مع أعمق ما في بني البشر و يجد الإجابة الأكثر جهوزية |
Görünüşe göre, annelik içgüdülerin şimdiden başladı, öyle mi? | Open Subtitles | فيما يبدو أن الغرائز الأمومية بدأت للظهور، أليس كذلك؟ |
Ama ben içgüdülerin seni yönlendirdiğini düşünmüştüm. | Open Subtitles | ولكن تعلمت أن الغرائز نقطة لكم في الاتجاه. |
Taub, genetik ve içgüdü olarak tehlike anında kaçıp saklanan bir korkak olduğunu kabul etmek zorunda. | Open Subtitles | تاوب عليه ان يتقبل انه عن طريق الغرائز و المورثات فهو جبان و أفضل له ان يهرب و يختبئ |
Ama burada her ne olduysa bu güdülere ağırbasmış. | Open Subtitles | لكن ما حدث هنا الغى تلك الغرائز |
Kariyeri için iyi bir fırsat elinden kaçmak üzereyken, bir doktor bile en temel insani dürtülere karşı koyamayabilir. | Open Subtitles | حين يشعر الإنسان بتسرب فرصة هامة ...تخص مستقبلهم المهني فحتى الأطباء يمكنهم الاستسلام لإحدى الغرائز البشرية البدائية |
Fakat eğer belli içgüdülerle dünyaya geliyorsak bunların bazıları bizi bencillik, önyargı ve şiddete mahkum edebilir. | TED | حيث أنه لو وُلدنا ببعض الغرائز الخاصة، من الممكن عندها أن يديننا بعضهم بالأنانية والتحيز والعنف. |
Kalabalık kanatlarını açmalarını engelliyor, ve bu tavuklar en basit doğal dürtülerini bile gerçekleştiremiyor. | Open Subtitles | الزحام يمنعهم من نشر أجنحتها، والدجاج لا يمكنه تلبية حتى أقل الغرائز الطبيعية. |
Çünkü toplantılarınıza gelen bir adam sizi tedirgin ediyor, korumacı içgüdüleriniz ona güvenmemenizi söylüyor ve bu içgüdüleriniz daima haklı. | Open Subtitles | وغرائزكِ للحفاظ على النفس تخبركِ بعدم الوثوق به, ولطالما أصابت تلك الغرائز. |