| Sana büyük bir zevkle bu onursal diplomayı veriyorum. | Open Subtitles | إنني سعيدة بأن أعطيك هذهِ الدبلوم الفخري |
| Bizim onursal Başkanımız, eğer kastettiğin oysa evet. | Open Subtitles | رئيسنا الفخري ، اذا كان هذا ما تقصد |
| - Seni onursal Baykuş yapmaktan bahsediyorlar. | Open Subtitles | إنهم يتحدثون عن جعلك عضو البومه الفخري |
| Hadi ama, bir doktorun fahri ödülü almasını pek görmüyoruz. - Hak ettin. | Open Subtitles | بربّك، لا يحدث كثيراً تلقي طبيبك للتقاعد الفخري. |
| Dediğimi hatırla. fahri kablocu. | Open Subtitles | تذكر ما قلته يا رجل الكيبل الفخري |
| Seni, onursal yeğenim yapıyorum. | Open Subtitles | بعتبرك ولد اخوي الفخري |
| Böylece, bu onursal yemekte, sevgili Hemşiremiz Gollum'a ve yaşadığı cesur hayata bir bakacağız. | Open Subtitles | لذا في هذا العشاء الفخري (نتأمل ممرّضتنا الجميلة (غولم والحياة الشجاعة التي عاشتها |
| Eğer başkan kelimesinin önünde "onursal" lafını görürsem bu anlaşma yatar. | Open Subtitles | إذا رأيت كلمة الفخري أو بالنيابة بجانب الرئيس , - الصفقة ملغية . |
| Bizim için onursal ağabey gibi. | Open Subtitles | هو مثل الأخ الفخري لنا |
| Ray, sana onursal bir diploma verildiğinde konuşma yaparsın. | Open Subtitles | راي), عندما يمنحونك) ..."الدبلوم الفخري" أنت ستلقي كلمة |
| New New York'un Başkanı olarak, Titanik'in ilk yolculuğunun... fahri kaptanını sunmaktan onur duyarım. | Open Subtitles | بصفتي عمدة "نيويورك" الجديدة يشرفني تقديم الربّان الفخري لباكورة رحلات "تيتانيك". |
| - Ha, fahri doktorayı diyorsun. Ona büyükçe bir hediye hazırlamıştık. | Open Subtitles | الفخري لقد قدمنا هدية كبيرة جداً |