Çünkü cahilce bir kanıyla yetiştirildik,.. ... Servet ve bencillik, ruhumuzdaki boşluğu doldurabilir sanki. | Open Subtitles | هذا لأننا تربَّينا على فكرة حمقاء وهي أن الثروة والأنانية يمكنهما ملء الفراغ في روحنا |
Seks ve günah işlemek için Sanal Kulübe gidiyorsun ama bu da içindeki boşluğu doldurmaya yetmiyor. | Open Subtitles | تَذْهبين إلى النادي الإفتراضي للجنسِ والذنوبِ لَكنَّه لا يَمْلأُ الفراغ في روحِكَ |
Seks ve günah işlemek için Sanal Kulübe gidiyorsun ama bu da içindeki boşluğu doldurmaya yetmiyor. | Open Subtitles | سوف تذهبي الي نادي في لممارسة الجنس ولكنه لا يملأ الفراغ في روحك. |
Doğruyu gerekli olduğu zaman kullanıyoruz, bazen çok iyi nedenler için, bazen de yalnızca hayatımızdaki boşlukları anlamadığımız için. | TED | نحللها على أساس الحاجة، أحيانا لأسباب جيدة جدا، وأحيانا أخرى لآننا لا نفهم الفراغ في حياتنا. |
Çünkü bunun, evliliklerinde yanlış giden şeyleri düzelteceğini veya hayatlarındaki boşlukları dolduracağını düşünürler. | Open Subtitles | لأنهم يعتقدون أنها سوف تُصلح الخطأ في زواجهما أو تملء الفراغ في حياتهم، ولكن... |
Arkadaşın öldü, kız kayıp ve zaman çizelgendeki bu boşluk hiç de iyi görünmüyor. | Open Subtitles | صديقك ميت ، فتاته في عداد المفقودين ، وهذا الفراغ في جدولك زمني لا يبدو جيد. |
İnsanlar hayatlarındaki boşluğu doldurmak için başka ne yapar? | Open Subtitles | حسنا, ما الذي يفعله الناس لملء الفراغ في حياتهم؟ لا يهم ما أفعله, لا يهم مع من أكون, أنا |
Midende olan boşluğu asla dolduramazsın. | Open Subtitles | وذاك الفراغ في معدتك لن تستطيع ان تملأه ابدا |
Bir gün uyanıp işi bırakıyorsun ve hayatındaki boşluğu doldurmamı mı istiyorsun? | Open Subtitles | يوما من الأيام تستيقظ وتقدم استقالتك وفجأة عليّ ملء هذا الفراغ في حياتك؟ |
Seni terk ettiğimde kalbinde açılan boşluğu doldurmaya çalışıyorsun hâlâ. | Open Subtitles | ما تزالين تحاولين ملء الفراغ في قلبك الذي أوجدته أنا حين تخلّيت عنكِ |
İçindeki boşluğu yeniden dolduruyor. | Open Subtitles | يقوم بإعادة ملئ الفراغ في روحه |
Ayrıca eğer hayatımızdaki boşlukları bir köpek ile dolduramazsak, | Open Subtitles | بالإضافة يا "برت" إلى أنَّه في حال عدم تمكننا من ملئ الفراغ في حياتنا |
Sonuç olarak; yalnız ve dengesiz bir köpek-insan annem ve babamın hayatındaki boşlukları dolduramadı. | Open Subtitles | بينما لم يستطع رجلٌ مظطربٌ وحيد" "في بذلة كلب "أن يملئ الفراغ في حياة والديَّ" |
Evet, ama içinde hep bir boşluk vardı. | Open Subtitles | نعم، ولكن كان هناك دائما هذا الفراغ في داخله |
Bu zamanın en acılı yanı ise farkına varmaktı. Dairemdeki boşluk ise içimdeki boşluğun bir yansımasıydı, ve kültürümüzdeki bazı yalanlara inanmıştım. | TED | وأصعب جزء في تلك اللحظة هو الوعي بأن الفراغ في شقتي هو انعكاس للفراغ بداخلي، وانطلت علي بعض الأكاذيب التي تمليها علينا ثقافتنا. |
Ortadaki boşluk güvenli bölgesi. | Open Subtitles | الفراغ في المنتصف هي منطقة امانه |