"القليل منها" - Traduction Arabe en Turc

• Birkaç tane
• kaç tane
• azı
• kısmı

Ardından bunlardan Birkaç tane yaptık, ve bunlar daha büyük olan diğer bir robotun parçalarıydı.
ولقد بنينا في الواقع القليل منها وهذا جزي من آلي أكبر مصنوع من هذه المكعبات

Buna rağmen, biz bunları birçoğunu attık dersek, sadece elimizde Birkaç tane kalır.
ولكن لنفترض أننا أزلنا معظم هذه المرايا وتبقى القليل منها.

Birkaç tane. Bazıları öbürlerine göre daha değerlidir.
القليل منها وكان بعضاً منها أكثر قيمة من سواه

Sadece bir kaç tane var, boşa harcamayalım, tamam mı?
هناك القليل منها لذا لا نريد اضاعتها, حسناً؟

Cevapsız sorulardan nefret ederim ve sen bir kaç tane yarattın.
أكره الأسئلة غير المُجابة، وإنّك تركت لي القليل منها.

Havadayken onları üzerimden atarım, çok azı omuzlarımda kalır.
إننى ألقى بهم فى الهواء و القليل منها تحط على كتفى

Fikirlerimizin çoğu çılgıncaydı ama ufak bir kısmı ise dahiceydi ve büyük çıkışımızı yaptık.
مُعظم أفكارنا كانت مجنونة لكن القليل منها كان رائعاً وقُمنا بإختراق الأفق

"Hazır elimizde Birkaç tane varken, şimdi içmeyi bıraksan ne olur?" dedim.
قُلت "ماذا لو توقّفت عن أخذها الآن، بينما هناك القليل منها متبقي؟

Şehirde Birkaç tane vardır.
-لايمكن أن تكون،لكن هناك القليل منها في البلدة

Çocukken Birkaç tane görmüştüm.
لقد رايت القليل منها عندما كنت صغيرا

O bir ponor, buralarda onlardan Birkaç tane var.
إنها حفرة صرف يوجد القليل منها هنا

Birkaç tane alacağım. - Ne bezi?
أنني على وشك التخلص من بطانة "سويفر" لتنظيف سجادتي سأتبضع القليل منها

- Var ama yalnızca Birkaç tane.
أجل، فقط للرّد على القليل منها

Oradayken bir kaç tane bulmuştum.
فقط وجدت القليل منها عندما كنت هناك

- Evet, bir kaç tane.
أجل ، القليل منها

Evet,bır kaç tane var
نعم ، لدىّ القليل منها

Burada çok garip şeyler gördüm. Çok azı beni şok eder.
لقد رأيت أشياء كثيرة غريبة هنا القليل منها يصدمني

ancak çok azı bunu içmek için yapıyor, çünkü insanlar bir kez tuvaletlerinden geçen suyun musluklarından akması düşüncesini sevmiyorlar.
ولكن القليل منها يستخدمها لأغراض الشرب، غالبا لأن الناس لا يحبذون فكرة أن المياه التي كانت في مراحيضهم تذهب إلى حنفياتهم.

Ne yazık ki çok azı bu pazara geliyor.
للأسف, القليل منها فقط يصل للسوق

- Eski Çingene çare. - Ben mutfakta bir kısmı var düşünüyorum.
وصفة غجرية قديمة أعتقد أنه لدينا القليل منها في المطبخ

Buraya dökeceğim kısmı.
سأقوم بنثر القليل منها.

Bir kısmı burada.
هذا القليل منها