| Fakat Kore savaşında çatıştığı bir mücadele esnasında başından geçtiği ciddi travmadan. | Open Subtitles | لكن من صدمة خطيرة خاضها خلال معركة قاتل فيها خلال الحرب الكوريّة |
| Japonya ve Kore adalarının sahil kesimlerinde bulunan son derece nadir bir tür. | Open Subtitles | مخلوقات مفترسة موجودة في سواحل الجزر اليابانيّة و الكوريّة |
| Olmaz öyle, buradan iki sokak ötede bir yer var. Kore tacosu yapıyor. | Open Subtitles | هذا مثير للاشمئزاز، لا، لا، مطعم الشطائر الكوريّة يبعد جادتين من هنا. |
| Ama sadece Korece konuşabiliyorsun. | Open Subtitles | لكنكِ تستطيعين الكلام باللغة الكوريّة فقط؟ |
| Çok kahince isminin Korece'deki manasının "berrak bir tutku" olması. | TED | ويكاد الأمر يبدو نبويا للغاية إذ أن اسمها باللغة الكوريّة يعني "الوضوح العاطفي". |
| O bir önceki hayatında Kore Savaşında çatışma yaşadığını iddia eden bir asker. | Open Subtitles | هو جندي يزعُم أنه عاش حياة سابقة يقاتل فيها في الحرب الكوريّة |
| Ama Kore Savaşı patlak veriyor. | Open Subtitles | جاءت الحرب الكوريّة لتقطع الموعد |
| Aslında o zamanın ekonomistleri Güney Kore'nin sefalet içinde hapsedildiğini söylüyordu ve bunu "ekonomik bir bunalım" olarak tanımlıyordu. | TED | في الحقيقة، فإن الاقتصاديين وقتها قالوا إن كوريا الجنوبية قد وقعت في دائرة العـوز، كانوا يشيرون إلى المسألة الكوريّة باعتبارها "مثال للتأزُم الاقتصادي". |
| O zaman Kore Savaşı'nda savaşmışsındır. Öyle bir şey olmadı. | Open Subtitles | -حاربتَ في الحرب الكوريّة إذاً؟ |
| Orta Doğu'da, Güney Asya'da ve Kore yarımadasındaki gerilimler nedeniyle Amerikan birlikleri bölgeye gönderiliyor. | Open Subtitles | "نُشرت قوّات تابعة للولايات المتّحدة بالشرق الأوسط مع تجدد الاشتباكات" "في جنوبيّ (آسيا)، وشبه الجزيرة الكوريّة" |
| Petty, Kore'de savaş mühendisiymiş. | Open Subtitles | (بيتي) كان مُهندساً عسكريّاً في الحرب الكوريّة. |
| Kore Savaşı'nda gümüş yıldız alanların nereye gömüldüklerini bilir, değil mi? | Open Subtitles | يعلم بمكان دفنهم، أليس كذلك؟ -أوسمة النجوم الذهبيّة عن الحرب الكوريّة . |
| Kore güzeli June Kim. Nam-ı diğer Safir. | Open Subtitles | الجميلة الكوريّة (جـون كيم'')، ''المُلقّبة بالياقوت الأزرق |
| Güney Kore yolcu uçağı dünden beri kayıp. | Open Subtitles | (الغرب): طائرة الركَّاب الكوريّة الجنوبيّة المفقودة منذُ الأمس |
| Washington ABD'den kalkan uçağın Sovyet hava sahasını ihlal etmesinin ardından Güney Kore yolcu uçağının karıştığı olayın provokasyon izlerini örtbas etmeye çabalıyor. | Open Subtitles | (الشرق): وتسارع (واشنطن) في التستّر على المحاولة الاستفزازيّة التي أعقبت الحادث الذي ألمَّ بالطائرة الكوريّة الجنوبيّة |
| Bunu Korece'den çevirmişler. | Open Subtitles | إنها مُترجَمة من اللغة الكوريّة. |
| Korece biliyor gibi durmuyorsun. | Open Subtitles | لا يبدو أنّك تتكلّم الكوريّة |
| - Korece biliyor musun kızıl? | Open Subtitles | -أتجيدين الكوريّة أيّتها الصهباء؟ |
| Caroline Korece konuşabildiğini bilmiyordum! | Open Subtitles | يا (كـارولين)، لم اكن أعلم أنّك تتحدّثين الكوريّة.. |