Şimdi, Chip tatlım... genç olmak ne kadar zordur bilirim. | Open Subtitles | الان , عزيزي تشيب, انا اعلم الصعوبة التي يعيشونها المراهقين |
Sağlıklı, genç erkekler, her gün 11'den 20'ye kadar ereksiyon yaşar. | Open Subtitles | الذكور من المراهقين يواجهون ما بين 11 إلى 20 انتصاب يوميا |
gençler arasında istenmeyen gebelikler cinsel aktivitenin bir numaralı olumsuz sonucudur. | Open Subtitles | بين المراهقين الحمل غير مرغوب به نتيجة سلبية من النشاط الجنسي |
Bunca yıldır o gençlerin sevimli katili rolünle hep yüzümü güldürdün. | Open Subtitles | حسناً , لقد جلبت لي السعادة لعدة سنين كقاتل المراهقين المحبوب |
Sana inanmayı seçersem ve gerçekten yardım etmek istiyorsan bu ergen cüceler, her şeyi mahvetmeden önce yeni bir planla gel. | Open Subtitles | اذا اخترت ان اصدقك وانكِ تريدي فعلاّ المساعده اذن أأتنى بخطة جديدة قبل ان يقوم هولاء المراهقين الملاعين بتدمير كل شئ |
Hayır, hayır, hayır. Sadece şu bildiğin gençlik partilerinden biri. | Open Subtitles | أوه, لا, لا, لا, إنها فقط واحدة من حفلات المراهقين |
Göbeğinin üzerinde sürünürken, ergenler de kafanın üzerinden kuru sıkıyla sıkıyor işte. | Open Subtitles | أخيرا تزحف على بطنك مع بعض المراهقين يطلقون الرصاص الفارغ فوق رأسك |
Dışlanan genç foklar yiyecek aramak üzere kıyıda dolanmaya başlıyor. | Open Subtitles | عندما يُطردون، فإن المراهقين يجوبون الشريط الساحلي بحثاً عن الطعام |
Dünyadaki genç olan herkes yuvaya dönüş partisi için hazırlanırken ben kafamı incelettireceğim. | Open Subtitles | بينما كل المراهقين في العالم يستعدون لحفل العودة أنا سأخضع للتصوير المغناطيسي لرأسي |
keşke genç sapıklar tarafından tahrif edilmeseydi... aslında çok yararlı. | Open Subtitles | الكتب التي لم تُخرب بواسطة المراهقين المنحرفين كانت مفيدة للغاية |
Bu müziğin şeytan işi olduğunu, gençler arasında salgın haline geldiğini düşünüyorlardı. | Open Subtitles | يخشى ان الشيطان كان وسيلة وقال انه خلق وباء شيطانية بين المراهقين. |
Yani, hobiciler ve gençler tarafından yazılmış virüsler tarafından enfekte olduğunuzu bilmek nispeten daha kolaydı. | TED | اذن كان من السهل معرفة انه تم اصابتك بفيروس عندما كانت الفيروسات يبرمجها الهواة و المراهقين |
Bugün, artık hobiciler ve gençler tarafından yazılmıyorlar. | TED | اليوم,انها لا تبرمج عن طريق الهواة و المراهقين |
Farklı ırklardan öğrencilerin olduğu sınıf ve aktivitelere katılan gençlerin ırkçı önyargılarının azaldığına dair çalışmalar var. | TED | وهناك دراسات من خلالها المراهقين الذين يشاركون في فصول وأنشطة متاكملة عرقياً يخفضون التمييز العنصري لديهم. |
Örneğin risk almayı ele alalım. gençlerin risk almaya eğilimli olduklarını biliyoruz. | TED | مثلاً، لنأخذ المخاطرة. نعرف بأنّ المراهقين يميلون للمخاطرة، هذا واقع. |
O zaman ben de senin hastalıklı ergen filmlerine gelmiyorum. | Open Subtitles | إذًا انتهيت من مشاهدة أفلام المراهقين البؤساء التي تفضلينها أيضًا. |
Bir okyanus dolusu ergen buraya ders almaya geliyor... ancak asla yüzme öğrenmiyor... zil çaldığındaysa Kızıl Deniz gibi ayrılıyorlar. | TED | محيطات من المراهقين يأتون لتلقي الدروس ولكن لم يتعلموا أبدا كيفية العوم, جزء كالبحر الأحمر عندما يدق الجرس. |
Balonun gençlik evreninde temelde, ön sevişme olduğunu sanıyordum. | Open Subtitles | انا أفكر بأن الحفلة اساسا للعب لاكثر عالم المراهقين |
genç insanlar, dövmelerini sildirmek için büyük meblağlar öderken, ergenler de aynı zamanda dövme yaptırmak için büyük meblağlar ödüyor. | TED | فيدفع الشباب أموالًا كثيرة ليتخلصوا من هذا الوشم الذي دفع المراهقين الكثير من الأموال ليحصلوا عليه. |
Bazen de gençleri şiir yazmaları için kandırmanız gerekiyor. | TED | تبين في بعض الأحيان ، يجب خداع المراهقين من أجل كتابة الشعر. |
Biz, düzeltici yüz ameliyatı olan hastaların fotograflarına karşı Ergenlik çağındakilerin tavırlarını inceledik. | TED | لقد درسنا مواقف المراهقين لاستجابتهم لصور المرضى الذين خضعوا لجراحات وجهه تصحيحية. |
Ve garip ergenlerle boş vakitlerinde arkadaş olmak zorunda kalacaksın. | Open Subtitles | سنجبر على بناء علاقات مخيفة مع المراهقين بوقتك |
Mahkemeden önceki soruşturmada, diğer beş gencin hepsine, aynı fotoğraf dizisinden fotoğraflar gösterildi. | TED | وفي التحقيق الذي جرى قبل المحاكمة الفعلية، عرضوا الصور نفسها، على جميع المراهقين الآخرين. |
Gay ve transseksüel gençlere yardım eden bir evsiz barınağında çalışıyorum. | Open Subtitles | أعمل في منزل خيري يقوم بدعم ومساعدة المراهقين المثليين والمغايرين جنسياً. |
Bu salgına neden olan birçok neden var, fakat ergenlerin ihtiyaç duydukları uykuyu almalarına engel olan en önemli şey aslında kamu politikalarıyla alakalı bir olay. | TED | هناك العديد من العوامل المساعدة في تفشي هذا الوباء، لكن العامل الأساسي في حرمان المراهقين من الحصول على كفايتهم من النوم متعلق في الواقع بسياسة عمومية. |
İlla ki bulmak için yola çıkmasak da gençlerle pornografi hakkında sohbet etmenin muhteşem bir yolu olduğunu da keşfettik. | TED | نحن أيضا اكتشفنا شيئًا لم نكن بالضرورة نطمح لمعرفته، أنّ هناك طريقة رائعة لإجراء محادثة مع المراهقين حول الإباحية. |
Sizce de Teen Choice Ödülleri için biraz fazla büyük değil miyim? | Open Subtitles | ألاّ تعتقدون يا جماعة إنني كبيرة كفاية لحفل جوائز اختيار المراهقين ؟ |
Mahallede ergenleri işe alan birkaç yerde form alıp getirdim. | Open Subtitles | لقد أخذت طلبات من عدة أماكن في الحي توظف المراهقين |