Peki neden bunu yeni ve rahat Karanlık yollarıyla halletmiyorsun? | Open Subtitles | ولم لا تقومين بهذا من بيتك المريح الخاص بالمظلمين ؟ |
rahat yürüyüş, tüm hayvanların görüşünün açık kalması ve barınma ihtiyacı duyması ile alakalıdır. | TED | إذًا سريعًا، المشي المريح يشابه حقيقة أن جميع الحيوانات تود معرفة احتمالات مهاجمتها وحماية نفسها. |
Yine ambara. Yukarıda rahat iş yok sana. | Open Subtitles | ستعود الى نخزن السفينه ولن تحظى بالعمل المريح فى السطح |
Bana nişastalı yiyecekler ile güzel ve rahatlatıcı yemekler pişirerek kederin azaltılabileceği öğretildi. | Open Subtitles | لقد تعلمت كيف أصرف الحزن بالخبز الجيد والطعام المريح وبالتالي الكثير من النشويات |
Basitçe kurallara karşı gelmemek çok daha rahatlatıcı geliyor. | TED | فمن المريح ان يعتمد المرء حلاً وان يستريح من التفكير فيه |
Bu, hayatım boyunca süren rahatsız edici öğrenme serüveninin sadece bir diğer aşamasıydı. | TED | لكن هذا كان تطورًا إضافيًّا لرحلتي من التعليم غير المريح عبر حياتي. |
Zeminde tekrar yüzeye çıkmak oldukça rahatlattı. | Open Subtitles | كان من المريح العودة إلى السطح مجدداً فوق الأرض |
Neden oturmuyorsunuz? Sanırım bu evdeki tek rahat yer burası. | Open Subtitles | تفضّلى بالجلوس هنا إنه المكان الوحيد المريح فى البيت |
Bu sana acı veriyorsa, ...başlangıçta gittiğin o rahat yere gitmeni istiyorum. - Yeniden deneyelim. | Open Subtitles | إن كان هذا مؤلم كثيراً,أريدك بأن تعودي الى ذلك المكان المريح الذي كنتي فيه من قبل. |
Hayır, yardım etmek istemediğimden değil ama beraber çalışırken ne kadar rahat olabiliriz bilmiyorum. | Open Subtitles | لا انا اشك اننا لو فعلنا بعض التجارب بهذا الشكل لن يكون من المريح لكم ان تعملوا مع بعض مره اخرى |
O küçük rahat yer ile ilgili güven veren birşey vardı. | Open Subtitles | كان يبعث علىّ الطمأنينة ذلك المكان الصغير المريح. |
- rahat koltukta sen otur. - En kısa sürede gidip geleceğim. | Open Subtitles | يمكنك أن تأخذي المقعد المريح سعود بأسرع ما يمكنني |
Kilisede bu şekilde yalan söylemekten dolayı pek rahat değilim. | Open Subtitles | لا أحبّ الكذب المريح من خلال أسناني بداخل الكنيسة |
Evet, seninle güzel rahat yatağın arasında sadece korkutucu bir kaç kilometrelik düşüş kaldı. | Open Subtitles | اجل, فقط 900 قدم مرعبه بينك وبين سريرك المريح |
Su damlalarının o rahatlatıcı sesini asla unutmayacağım. | TED | ولن أنسى أبداً صوت الماء المريح وهو يجري في مجراه. |
İyi bir tarafının olduğunu bilmek çok rahatlatıcı. | Open Subtitles | من المريح أن نعلم أن هناك خيطاً من الأمل |
Günün sonunda işten eve gelince sizi tanıdık bir yüzün bekliyor olmasında çok rahatlatıcı bir şeyler var biliyor musunuz? | Open Subtitles | من المريح أن تعود من العمل لتجد وجها مريحا فى إنتظارك |
Ama yangın ya da sel gibi felaket durumları için o kapının açık olduğunu bilmek rahatlatıcı bir şey. | Open Subtitles | لكن في حال الحريق أو الفيضان من المريح أن تعرفين بأن الباب مفتوح |
Bu soruları size soruyor olmak bile beni biraz rahatsız ediyor. | TED | لاحظوا، إنه من غير المريح قليلاً بالنسبة لي حتى أن أسألكم هذه الأسئلة. |
Kabul etmeliyim ki bu işi halletmek beni rahatlattı. | Open Subtitles | يجب أن أعترف من المريح انتهاءنا من ذلك الأمر |
Dolayısıyla bu konuşması rahatsızlık verici bir durum. | TED | كل هذه الأمور من غير المريح التحدث عنها. |
Alkol boğazından aşağı akıp giderken o önlenemez yanma, rahatlık hissi. | Open Subtitles | التوق الشديد حقاً الذي يُدفئ، الشعور المريح لضرب الكحول الجزء الخلفي من الحلق. |
Huzur içinde yatsın İhtiyar Wilson'ın diğer odada büyük konforlu koltuğunda uyuması. | Open Subtitles | يرحمه الله وهو ينام على مقعده الكبير المريح في تلك الغرفة |
Her ay, kendi evinin rahatlığında dönüşürsün. | Open Subtitles | كل شهر سوف تتحول في بيتك المريح |