| Sorun sadece tek bir polis teşkilatının bu bilgileri toplaması veya birçok polis teşkilatının bunu yapıyor olması da değil. | TED | المسألة ليست فقط أن قسم واحد للشرطة يقوم بجمع المعلومات بشكل منفصل، أو أن أقسام شرطة متعددة تفعل هذا. |
| Detaylı ve köklü değişiklikler yapmak değil, | TED | المسألة ليست عن الأشياء الضخمة السخيفة التي يتعين علينا القيام بها. |
| Git işine. O zaman 4,000 olsun. Sorun para değil. | Open Subtitles | ـ أربعة الالاف في حالة مرض الهربس ـ المسألة ليست مسألة مال |
| Bak ama herkez Pam'inki büyük diye biliyor,değil mi? | Open Subtitles | إنظروا، المسألة ليست إن أثدآء بآم كبيره ، صحيح؟ |
| Bunun kazanmakla değil, işin ucunda ne olduğuyla alakası var. | Open Subtitles | المسألة ليست متعلقة بالفوز وإنما متعلقة بمن المهدد بالضياع. |
| Sana güvenmediğimden değil. Sadece sana güvenmiyorum. | Open Subtitles | بول المسألة ليست اني لااثق بك انا لااثق بك ابدا |
| Bu, okula nerede gideceğimle ilgili değil, bizimle ilgili. Tamam. | Open Subtitles | المسألة ليست عن اين اذهب الى اي مدرسة , المسألة عنا حسناً |
| Madde, bizim uzun zamandır zannettiğimiz gibi bir şey değil. | Open Subtitles | المسألة ليست كما فكرنا فيها كثيراً بأنها كذلك. |
| O sadece bir psişik değil. | Open Subtitles | إن المسألة ليست إذا كانت مجنونة فإذا أطلقتها فهي سلاح حي |
| Bu, bilirsin, sadece yönetim kurulumda değil, ama Tina da var,... | Open Subtitles | المسألة ليست فقط عضوة مجلس إدارة لكن أيضاَ " تينا " |
| Korkarım, durum tartışmaya açık değil. | Open Subtitles | أخشى بأن هذه المسألة ليست مفتوحة للمناقشة |
| Kaybettiğimiz müşteriler, kazanmayı başaramadıklarımız kadar çok değil. | Open Subtitles | المسألة ليست بقدر الحساب الذي فقدنا مقارنةً بالحساب الذي فشلنا في الحصول عليه |
| Mesele paranın geri verilmesini istemem ya da istememem değil. | Open Subtitles | المسألة ليست أني أريد أن أعيد النقود أم لا |
| Senin işin söylenenleri yapmak, onları sorgulamak değil. | Open Subtitles | مهمتك هنا هو أن تسن طرقنا ، . المسألة ليست لهم. |
| Bu kadar basit değil. Ailelerimiz tanıştı. | Open Subtitles | المسألة ليست بهذه البساطة عائلتانا متورطتان بها |
| Şahsi bir şey değil, burada olsa annemi de arardım. | Open Subtitles | المسألة ليست شخصية سأفتش أمي لو كانت هنا |
| Önemli olan ne kadar güce sahip olduğunuz değil ne kadarını kullanabildiğinizdir. | Open Subtitles | المسألة ليست حقاً حول القوة التي لديك، إنما حول القوة التي يمكنك استخدامها |
| Misafir sevmediğimden değil. Her Hobbit gibi misafirleri severim. | Open Subtitles | .المسألة ليست أنَّني لا أحب الزوار أنا أحب الزوار بقدر ما يحبهم أي هوبيت آخر |
| Mesele yalnızca Kruse'nin ne yapıp ne yapamayacağı değil. | Open Subtitles | المسألة ليست مسألة ما الذي يستطيع ان يفعله كروس |
| Bak, konu para değil, meblağ büyük olsa bile. | Open Subtitles | انظر, المسألة ليست عن المال حتى و لو كانت الكمية كبيرة |