"المساواة" - Traduction Arabe en Turc

    • eşitlik
        
    • eşit
        
    • eşitliği
        
    • eşitsizlik
        
    • eşitsizliğin
        
    • eşitliğin
        
    • Feminizm
        
    • eşitleyici
        
    • Eşitlikten
        
    • eşitsizlikler
        
    • eşitsizliğinden
        
    • eşitlikçi
        
    • haklar
        
    • eşitsizliği
        
    • eşitsizliğe
        
    Bununla birlikte bir tür eşitlik ruhu var. Hepimiz temel olarak eşitiz. TED و بالاضافة الى ذلك هنالك نوع من المساواة.فنحن جميعا متساوون بشكل اساسي.
    eşitlik. İnsan her şeyini komşusu ile paylaşmalı. - Buna ancak çılgınlar inanır! Open Subtitles الخطر يكمن هنا , المساواة أن يحب الرجل لجاره مثل ما يحبه لنفسه
    30 yıl boyunca eşitlik için verilen mücadeleye liderlik ettiniz. Open Subtitles لقد قمت بقيادة معركة المساواة بين الأجناس لمدة 30 عام
    Kadınların sağlığı tıpkı eşit ücret politikası kadar önemli bir eşit hak konusudur. TED صحة المرأة هي مسألة متعلقة بالمساوة في الحقوق وبنفس أهمية المساواة في الأجر.
    Zeus ile Hera arasındaki ilişkide eşit seviyedeki iki insan arasındaki ilişkiyi görürüz. Open Subtitles بين زيوس و هيرا في الواقع سنجدها علاقة بين اثنين على قدم المساواة
    Biz de bu sırada cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesi hakkında TED وفي هذه الأثناء، نواصل الحديث عن المساواة بين الجنسين وتمكين المرأة.
    80'lerde piyasa devrimimiz var ve toplumda aşırı bir şekilde eşitsizlik artışı. TED ولدينا ثورة السوق في الثمانينات والزيادة الرهيبة في عدم المساواة بين المجتمعات.
    "Kadınlar yıllarca, eşitlik ve oy hakkı için barış içinde kampanyalar yürüttüler." Open Subtitles لقد ناضلت النساء على مدى العقود من أجل المساواة والحق في التصويت
    Fakat gerçekten önemli diğer bir farklılık ise büyük eşitlik ortamlarını nasıl sağladıkları. TED والامر المهم الآخر الذي يمكن قراءته وإستنباطه هو كيفية قيام تلك الدول بنشر المساواة فيما بين طبقاتها الإجتماعية
    hayatını eşitlik yoluna adamış muhteşem, ileri görüşlü bir vaiz kendisi. TED كانت لديه رؤية، وقضى حياته يعمل من أجل المساواة.
    Kadınların dijital hakları için savaşırken, eşitlik için savaşmış oluyorum. TED عندما كنت أناضل من أجل الحقوق الرقمية للمرأة، كنت أكافح من أجل المساواة.
    Demokrasi mükemmel eşitlik gerektirmez, Ama gerektirdiği şey, vatandaşların ortak bir yaşam paylaşmakta olmasıdır. TED الديموقراطية لا تتطلب المساواة الكاملة، لكنها تتطلب أن يتشارك المواطنون حياة مشتركة.
    Dağlık coğrafya ve göçebe yaşam tarzları kendi eşitlik anlayışlarını oluşturdu. TED نمط حياة السكوثيون القاسي وكونهم بدو رُحل، شكّلا معا نوعًا من المساواة بين الرجال والنساء.
    Öyleyse bugün için piyasa ekonomisi ile ne tür bir eşitlik umabiliriz? TED وأخرى أن تفشل. إذاً في أي نوع من المساواة نستطيع أن نأمل اليوم مع إقتصاد سوق؟
    Amerika'da gayler sokaklara dökülüyor ve eşit haklar için savaşıyor. Open Subtitles الناس في أمريكا يخرجون إلى الشوارع ويقاتلون من أجل المساواة
    Ve bu, sadece güvenlik ile ilgili değil eşit haklar ile ilgili ve... Open Subtitles وانها ليست فقط حول السلامة، انها أيضا عن على الحقوق على قدم المساواة
    Belki de bu şekillerin her birinin eşit bir dayanağı var. TED من المحتمل ان تكون هذه الاشكال على قدم المساواة مع كل الآخرين
    Ancak kadın ve erkek eşitliği konusunda Hindistan'ın hala alması gereken çok yol var. TED ولكن ما تزال الهند تحتاج إلى بذل المزيد من الجهود من ناحية المساواة بين الجنسين.
    Eğer hükümet dışı bir organizasyonda savaşıyorsanız, cinsiyetler arasındaki eşitliği seversiniz. TED و إذا كنت تكافح في إحدى المنظمات الغير حكومية, ستحب المساواة بين الجنسين.
    Bu durum, toplumların bütününü kısır bir yoksulluk, eşitsizlik ve umutsuzluk döngüsüne hapseder. TED هذا يترك مجتمعات بأكملها محاصرة في حلقة مفرغة من الفقر وعدم المساواة واليأس.
    Bu sohbeti Amerika Birleşik Devletleri bağlamında ele alacağım ancak bu tartışma eşitsizliğin artmakta olduğu her ülke için geçerlidir. TED سوف أضع إطارًا لهذه المحادثة فى سياق الولايات المتحدة لكن هذه المناقشة تنطبق عمليا على أي بلد لمواجهة عدم المساواة
    Bizim, bu yolculuğumuzdan aldığımız ders, eşitliğin bir Batı buluşu olmadığıdır. TED وما استنتجناه في نهاية المطاف من هذه الرحلة هو أن المساواة ليست اختراع الغرب.
    Feminizm uğruna biraz sür sürüştür, bu işler öyle olur. Open Subtitles التلميع قليلاً من أجل مصحلة المساواة بين الجنسين , فلتكن
    Şimdi, baylar... bu ülkede... mahkemelerimiz büyük eşitleyici kurullardır. Open Subtitles والآن أيها السادة فى هذة البلاد محاكمنا كانت المساواة العظمى
    Ne yaptığımız konusunda sesli ve gururlu olma zamanı. Çünkü tam Eşitlikten yana olmak öncelikli değerimiz ve arkasına sığınabileceğimiz bir şey. TED حان الوقت لنكون صريحات وفخورات بشأن ما نسعى إليه، لأن البحث عن المساواة الكاملة هو من القيم السائدة وشيءٍ يمكننا الحصول عليه.
    Birçok akranının aksine, Sivil haklar hareketinin bazı zaferlerini yaşarken görebildi fakat Birleşik Devletler'de devam eden ırksal eşitsizlikler içine dert olmuştu. TED بعكس أقرانه، عاش لكي يشهد بعض من انتصارات حركة الحقوق المنية، ولكن استمرار عدم المساواة العرقية بالولايات المتحدة الأمريكية أثقل عليه بشدة
    Irk, biyolojik nedenlere dayandırılan insan sağlığının sosyal eşitsizliğinden kaynaklanan sosyal bir sınıflandırmadır. TED العرق فئة اجتماعية لها عواقب بيولوجية مربكة، ولكن ذلك بسبب تأثير عدم المساواة الاجتماعية على صحة الناس.
    İnsanlığın farklı gelecekler hayal etme cüretinde bulunduğu ve birçoğunun da radikal bir şekilde, eşitlikçi çizgide organize olduğu bir dönem. TED وقت تجرأت البشرية على الحلم بأشكال متعددة للمستقبل، بُني العديد منها على مبادئ المساواة جوهريًا.
    Gelir eşitsizliği artıkça, toplumsal hareketlilik azalır. TED بينما يزداد عدم المساواة في الدخل، يقل الحراك الاجتماعي.
    Artık yapısal eşitsizliğe karşı beraberce sesimizi yükseltme ve de birlik olma zamanı. TED لقد حان الوقت لنا للنهوض والتكلّم جميعا بصوت عال حول عدم المساواة الهيكلية.

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus