yetenek sizi 15 dakikalık şöhretinizden çok daha ileriye taşıyabilir. | TED | ستحلق بك الموهبة أبعد مما تفعله شهرة تستمر 15 دقيقة. |
Tüm o kadınları bir yerde toplamak yetenek ister. yetenek budur işte. | Open Subtitles | يتطلب الأمر الموهبة لجمع كل هؤلاء الفتيات في مكان واحد، تلك موهبة |
Sabahlıklı sarhoş kadınları idare etmekte bu kadar yetenekli olduğumu kim bilebilirdi ki? | Open Subtitles | من عرفَ أنّ لديّ مثل تلك الموهبة مع نساء مخمورات مرتديات أثواب نسائية؟ |
Sanıyorum hepimiz, yeteneğin tekniğe hakim olmaktan kaynaklandığı konusunda hem fikiriz. | Open Subtitles | أعتقد أننا جميعاً نتفق على أن الموهبة تأتي من إتقان التقنية |
İlk armağan, yetenek, zihingörüşü - diğer insanların zihinlerine girip ne sunabildiklerini öğrenebilme yeteneği. | TED | الموهبة الاولى، قراءة الافكار القدرة على النفاذ الى عقول الاخرين ومعرفة ما يمكن ان يقدموه |
Aslında bir sanatçı değilim, gerçi ailem yeteneğim olduğunu anlamış... | Open Subtitles | لست ممثلاً، رغم أن والداي يشعران بأن لديّ الموهبة |
Bence birçok insanda yetenek var sadece doğru öğretmenler tarafından yönlendirilmemişler. | Open Subtitles | أظن أن معظم الناس لديهم الموهبة ولكنهم لم يظهروها للأساتذة الجيدين |
Bol, ama ham yetenek bol palavra ve bol gösteriş. | Open Subtitles | الكثير من الموهبة الخامة و الكثير من التباهي و الجرأة |
Neden olmasın ki? Gayet mümkün bu. Şu salona bir bakın -- bütün bu bilgi, enerji, yetenek ve teknolojiye bakın. | TED | لم لا؟ إنه ليس مستحيل. انظروا حولكم في هذه الغرفة كل هذا العلم، الطاقة ، الموهبة والتكنولوجيا. |
Bence yetenek ve zekâ dünyada eşit bir şekilde dağılmış. | TED | أنا أؤمن أن الموهبة والذكاء موزعان بالتساوي في جميع أنحاء العالم، |
Söylemem gerekiyor ki: yetenek evrenseldir, fakat fırsatlar öyle değil. | TED | وسأخبركم شيئا: إن الموهبة عالمية، ولكن الفرص ليست كذلك. |
Çok yetenekli kardeşimiz sonunda manyak eski sevgilimi buldu herhalde? | Open Subtitles | أأفترض أن أختنا نافذة الموهبة وجدت خليلتي السابقة الخبلة أخيرًا؟ |
Önemli bir şekilde, Asperger otizmi yetenekli olmakla engelli olma aralığını kapsayan farklı bir süreç olarak görmüştür. | TED | بشكل حازم إعتبرأاسبرجر التوحد كنوع من التواصل المختلف يتجاوز نطاق مدهشاً من الموهبة والإعاقة. |
Hayır, aceleci olma sakın çünkü bu konuda yeteneğin var. | Open Subtitles | لا ، لا تتسرعي فقد حصلتِ على الموهبة لفعل ذلك |
Evet, bunun hakkında konuşmaya gerçekten alışık değiliz, yeteneğin, yaratıcılığın hakkında, bu şekilde. | TED | الآن، نحن عادةً لا نتحدث عن هذا بالفعل، و عن الموهبة و عن الإبتكار بهذه الطريقة. |
Öncelikle, zeka ya da yeteneği övmeden bilgece övebiliriz. | TED | أولاً، يمكننا ان نمدح بحكمة، لا ان نمدح الذكاء او الموهبة. |
Böyle bir yeteneği varken olmaz. Onu berber dükkanında saçlarını kestirirken seyretmeyi tercih ederim. | Open Subtitles | ليس مع هذه الموهبة ، أنا أُفَضّل أن أراه حَلاق بدلاً من ذلك |
Bu konuda yeteneğim var biliyorsun. Bunu biliyorsun. | Open Subtitles | وتعلمين أنني أملك الموهبة لذلك تعلمين ذلك |
Siz ortada hiçbir şey yokken bir şeyler buluyorsunuz bu yeteneğe ihtiyacım var. | Open Subtitles | أنتما لديكما ميل لإكتشاف الأمور بدون أي معطيات وأنا أحتاج إلى هذه الموهبة |
Nasıl olur da hayatımdaki her berbat şeyi anlatırsınız da sahip olduğum tek yetenekten hiç bahsetmezsiniz? | Open Subtitles | أقصد, لقد أشرتم علي كل شئ قذر كان في حياتي ولكن الموهبة الوحيدة التي امتلكها لم يذكرها احد |
Ama bazıları, çok geç olana kadar böyle bir yetenekleri olduğunu bile bilmezler. | Open Subtitles | لكن بعضهم لا يعرفون حتى أن هذه الموهبة مُلْكَهم حتى وقت متأخر جداً |
Daha açık olmak gerekirse: Bu kadar yaratıcı yetenekle, daha fazla neler yapabiliriz? | TED | ولأصل لنقطتي التي أريد توضيحها: مع كل هذه الموهبة المبدعة، ما الذي نستطيع فعله أكثر من مجرد ذلك؟ |
yeteneğini tamamen kendine saklaman biraz bencilce değil mi sence de? | Open Subtitles | يبدو الأمر أنانيًّا بعض الشيء بإبقاء كل تلكَ الموهبة لنفسكِ، أوَلاتعتقدين؟ |
Sana diyorum, yeteneklisin. | Open Subtitles | انت لديك الموهبة انا اخبرك انت , لديك موهبة |
Steve'in sahip oldugu Tanri vergisi yetenek en moda ayakkabilari belirlemekten öteye gidiyor. | Open Subtitles | هذه الموهبة .. هذه القدرة التي يملكها تتجاوز معرفة الموضة الرائجة للأحذية |
Bunu oynayamam. Bende böyle bir kabiliyet yok. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أمثل هذا الدور لا أمتلك تلك الموهبة |
O dügün planlamada hiçbir becerisi olmayan nadir heteroseksüel erkeklerden biri. | Open Subtitles | انظر إنه مجرد واحد من هؤلاء الرجال الغير ناضجين من ليس لديه الموهبة لتخطيط الزفاف؟ |
Burada yontulmamış yetenekler olduğundan, evet bir kaç oyuncu tuttum. | Open Subtitles | ، فى ضوء إنعدام الموهبة السحيق لديك هنـا نعم ، لقد إستئجرت بضع ممثلين |