Ama kenara itilmiştik, emekli olup sallanan sandalyelerimize gitmemiz bekleniyordu. | TED | ولكن، تم تنحيتنا إلى جنب وتوقعوا تقاعدنا والتزام الكرسي الهزّاز. |
Fırını söndürmeyi unuttuğum için evi yaktığımda ya da huzur evinin bir köşesindeki sallanan sandalyede otururken değil. | Open Subtitles | ليس بعد أن أشعل المنزل لأنني نسيت إغلاق الفرن أو بعد أن أجلس على الكرسي الهزّاز |
O sallanan sandalyeyi atmışlardır kesin. | Open Subtitles | أراهن أنّهم اضطرّوا لرمي ذاك الكرسيّ الهزّاز. |
Özür dilerim, titreşime aldım sanmıştım. | Open Subtitles | ظننتني وضعته على الهزّاز أعتذر |
Benimmiş, pardon. titreşime almıştım. | Open Subtitles | -إنه أنا, هذه غلطتي, لقد وضعتهُ على الهزّاز |
Ben buradayım. Telefonumu titreşime alıyorum. | Open Subtitles | أنا هنا, سأضع هاتفي على الهزّاز |
Seni sallanan sandalyenden göndermeden önce biraz eğlenebilirsin. | Open Subtitles | ربّما ستحصُل على بعض المَرح قبَل أن يرسلوك إلى الكُرسي الهزّاز حتى الأن. |
1919'da sallanan sandalyesinde beş dakika daha otursaydı parmağını bile bulsak şanslı sayılırdık. | Open Subtitles | لو أنّه قد جلس بكرسيه الهزّاز لخمس دقائق إضافية بالعام 1919... لكنّـا إعتبرنا أنفسنا محظوظين إن إستطعنا العثور على سبابته. |
titreşime koymayı unutmuşum. | Open Subtitles | نسيت أن أضعه بوضع الهزّاز |