Ne boyutta bir umutsuzluk birini böyle bir şey yapmaya zorlar? | Open Subtitles | ما هي درجة اليأس التي تجعل أحدهم يقدم على هذه الفعلة؟ |
Hıristiyan ve Umutlu Cennete doğru giden yola döndüklerinde, gelecekteki Hacı'ların umutsuzluk devine yaklanmaması için birer tabela koydular. | Open Subtitles | رأيت أنه بمجرد وصولهم بالسلامة إلى طريق السماء وضعاً لافتة ليمنعوا السائحين الآتين من الوقوع في يدّ اليأس الجبار |
Fakir mahallelerde, farklı ırkların yaşadığı mahallerde, bu durumdan dolayı çaresizlik var, umutsuzluk var. | TED | ففي المجتمعات الفقيرة ، ذات الأصول العرقية الملونة هناك إحباط ، هناك ذلك اليأس ، الذي تشكل نتيجة تلك المعطيات. |
Bu da kendisini değersiz ve çaresiz hissetmesine yol açmış. | Open Subtitles | والذى يقود الى الشعور بأنه لا قيمه له و اليأس |
Shannen Doherty elime özgeçmişini tutuşturduğundan beri bu kadar umutsuz bir garson görmedim. | Open Subtitles | لم أرى نادلة بهذا اليأس منذ أن تراجعت عن ضرب شانين دورتي بالأمس |
Hatta nadiren devletin diğer sektörlere, yardım kuruluşlarına karşı bazı yükümlülüklerini üstlenebilir, veya anca boşverir ve umutsuzluğa kapılabilirsiniz. | TED | حتى نادرًا ربما ننقلُ بعض المسؤوليات الحكومية الرئيسية إلى قطاعات أخرى، إلى الحلول المؤقتة، أو مجرد اليأس والشعور بالعجز. |
Ama umutsuzluk gerçek ise, ...bu çok iç sızlatıcı çünkü... | Open Subtitles | ..لكن ، إن كان هذا اليأس حقيقي فهذا مؤلم أيضا |
Bu tür mekânlar ile meydana getirdiğimiz umutsuzluk miktarını gözümüzde büyütemeyiz. | TED | ولا يمكننا أن نبالغ في تقدير كمية اليأس ذلك أننا ننشئ أماكن مثل هذه. |
AG: Her araştırmacı bu umutsuzluk ifadesini tanıyacaktır. | TED | أ.ج. : كل عالم يعرف بلا شك تعبير اليأس هذا. |
Yine de Amy'nin ölümünü izleyen ilk aylarda, umutsuzluk hissinin her zaman var olacağından ve beni tamamiyle tüketeceğinden emindim. | TED | مع ذلك، في الشهور الأولي التي تلت وفاة إيمي، كنت واثقًا أن شعور اليأس سيكون سائداً، حيث نتنفسه جميعاً. |
Umut, karamsarlık politikaları ve çaresizlik kültürüne karşı tek en büyük başkaldırma eylemi olabilir. | TED | الأمل قد يكون التصرف العظيم الوحيد لتحدي سياسات تشاؤمية وتحدي ثقافة اليأس. |
Herhangi bir tik atağından sonra sıklıkla tükenmişlik ve çaresizlik hisleriyle yere uzanırdım. | TED | غالبًا ما أستلقي أرضًا في غرفة نومي بعد نوبة التشجنات، أشعر بالإرهاق وفي حالة من اليأس. |
"Erkeklerin çoğu hayatlarını çaresizlik içinde geçirir. | Open Subtitles | إن كتلة الرجال يعيشون حياة من اليأس الهادئ |
Bence çaresiz kalıp birkaç serseri yakaladınız. | Open Subtitles | اعتقد انكم يا رجال تملككم اليأس وامسكتم بمتشرد ما |
Ama sonra gidişat kötüleşince umutsuz oluruz ve sorarız: | Open Subtitles | لاحقا، عندما الأمور لا تسير على ما يرام شخص ما سيصيبه اليأس ويسأل: ربما أن الرب لا يراقبنا؟ |
Benim üç küçük torunum var, ve onlara her baktığımda ve ben onların yaşındaykenden beri bu güzel gezegene nasıl zarar verdiğimizi düşündüğümde, bu umutsuzluğa düşüyorum. | TED | لديا ثلاثة أحفاد صغار، وكل مرة أنظر إليهم، أفكر كيف قمنا بإتلاف هذ الكوكب الجميل منذ كنت في سنهم، أشعر بهذا اليأس. |
Devam eden korku, öfke ya da Ümitsizlik duyguları olan hastaların çoğu asla değerlendirilmez veya tedavi edilmezler. | TED | العديد ممن لديهم مشاعر مستمرة من الخوف أو الغضب أو اليأس لا يتم تقييمهم أو معالجتهم. |
Sen hep, çaresizliğin zengin çocuklarda olmayan bir avantaj olduğunu söylerdin. | Open Subtitles | لطالما قلت إن اليأس هو ما جعلك تغضب من الأولاد الأثرياء |
Annem her zaman umutsuzluğun insanın içindeki kötülüğü çıkardığını söylerdi. | Open Subtitles | والدتى كانت دائماً تقول . أن اليأس يجلب الأسوأ للناس |
Bununla yaşayabilirim. umutsuzluğu ben de bilirim. | Open Subtitles | . أستطيع العيش مع ذلك . لقد عرفت اليأس أيضاً |
Araştırmaya göre bu çaresizliği öngören şey mutluluğun eksikliği değil. | TED | ووفقاً البحث، ما يسبب هذا اليأس ليس عدم وجود السعادة |
Garanti yok, ama biraz müzisyen şansıyla umutsuzluktan uzaklaşılır. | TED | على الرغم أنها غير مضمونة، ولكن بقليل من الحظ، هي أفضل بكثير من اليأس |
Aslında bu çok önemli, yani çaresizlikten uzak kalmak için. | Open Subtitles | بالواقع، إنه من المهم أن يساعدك على التخلص من اليأس. |
O insanların umutsuzca yaşamak dışında hiç bir seçeneği yoktur. | Open Subtitles | الخيار الوحيد للإنسان أن يعيش جنباً إلى جنب مع اليأس. |
O halde bana bu ümitsiz yaşama nasıl katlanacağımı öğretin. | Open Subtitles | إذا علّمني كيف أحتمل حياةً من اليأس لقد كنتَ محقاً في أنّ مهمّتك |
İlk kez bir ay boyunca hiç satış yapamadım. Bazı insanlar pes edebilir. | Open Subtitles | أنا اتطلع إلى أول شهر لي بدون بيع بعض الأشخاص قد يصيبهم اليأس |