tabii ki tutuklanıp tutuklanmadığını öğrenebilirsin. | Open Subtitles | أنت تستطيع بالتأكيد أن تعلم إن كانت قد إعتقلت |
Hayır, tabii ki gelecek sefer konuşabili-- | Open Subtitles | لا، يمكننا بالتأكيد أن نتحدث حول ذلك في المرة.. |
Hayir, tabii ki gelecek sefer konusabili-- | Open Subtitles | لا، يمكننا بالتأكيد أن نتحدث حول ذلك في المرة.. |
- Ondan daha iyisini yapabilirsin tabii ki. | Open Subtitles | يمكننا بالتأكيد أن نفعل شيئاً أفضل من ذلك |
tabii ki en azından Amerikan medyasının verdiği bu -- özür dileyerek söylüyorum, bu ham sayılar, bunlar çok küçük olaylar. | TED | بالتأكيد أن أنواع العروض التي يقدمها على الأقل الإعلام الأمريكية الى-- وأغفر لي، لكن بأرقام بحتة هذه حوادث صغيرة جداً. |
ve Baş Yargıç Warren dedi ki bunların bazıları tabii ki büyük sorunlar ama sanıyoruz bu küçük bir karar. | Open Subtitles | وقال "وارن" رئيس المحكمة بالتأكيد أن بعض هذه القضايا كبيرة لكننا نعتقد بأن هذا قرار صغير |
İyi misin? Ben tabii ki ama hissediyorum biraz rahatsız. | Open Subtitles | بالتأكيد أن بخير لكننى لست مرتاحة قليلا |
tabii ki defileye katılmamın tek sebebi penisime dokunulmasını istememdi. | Open Subtitles | - أجل, أعلم بالتأكيد, أن السبب الرئيسي الذي جعني أشارك في عرض الأزياء هو: |
ABD'de çok sık duyduğum bir şey var: "tabii ki apaçık problemlerle baş etmemiz gerekir ancak bir insan gözünün önünde olanları göremiyorsa zaten ya akılsız ya da cahildir." | TED | أسمع كثيراً في أمريكا: "يجب بالتأكيد أن نتعامل مع المشاكل الواضحة ولكن إذا كنت لا ترى ما هو أمامك فإنك إما غبي أو جاهل." هذا ما يقولونه، ولا يمكن أن أخالف الرأي. |
tabii ki de önemli. | Open Subtitles | بالتأكيد أن هذا مهماً الآن. |
(Gülüşmeler) tabii ki "L" olabilirdi. | TED | (ضحك) يمكنها بالتأكيد أن تصبح L |