Tüm bunlar geleceğe iyimser bakmanızı sağlamaz da ne yapar? | TED | كيف يمكن أن لا يجعلك نشعر بالتفاؤل في المستقبل؟ |
Çok ani oldu. Ama sanırım, ben de biraz fazla iyimser tanı koymuşum. | Open Subtitles | كان مفاجئ تماماً ، أخطأت بالتفاؤل فى التشخيص |
Birinci raundun sonunda tedbiri elden bırakmadan iyimser olmanı tavsiye ediyorum. | Open Subtitles | و في نهاية الدورة الأولى سأوصيكَ بالتفاؤل الحذر |
Böylece sona erdi. Sana ve geleceğine dair muazzam bir iyimserlik ve güven duygusuyla uyandım. | Open Subtitles | انتهت رؤياي واستيقظت مغموراً بشعور قوي بالتفاؤل والثقة |
Belki ben de geleceğe Umutlu ve iyimser şekilde bakmalıyım. | Open Subtitles | ربّما أنا أيضا يجدر بي النّظر للأمام نحو المستقبل بالتفاؤل و الأمل |
Bardağın dolu tarafını görün. | Open Subtitles | اشعروا بالتفاؤل. |
Hayat iyi ama. Uzun süredir ilk defa iyimserim. | Open Subtitles | ولكنّ الحياة طيّبة، أشعر بالتفاؤل لأوّل مرّة منذ فترة |
Önümüzdeki yıl için dizginlenemeyen bir iyimserlikle dolu bir gün. | Open Subtitles | اليوم المليء بالتفاؤل المُطلق للسنة القادمة |
Jürinin karar vermediği her gün biraz daha iyimser olmaya başladım. | Open Subtitles | كل يوم يمر و المحلفين مستمرين في التداول بدأت بالشعور بالتفاؤل أكثر فأكثر |
Doktorlar ameliyattan sonra oldukça iyimser konuştu. | Open Subtitles | الأطباء يشعرون بالتفاؤل بعد إجراء العملية |
Belki de evleneceği kişi parasız biri, ya da kendisi çok iyimser. | Open Subtitles | {\pos(200,220)} قد يكون الشاب الذي ستتزوّج منه بخيلاً أو أنها تتحلّى بالتفاؤل |
Ama iyimser olmayı seviyorum. | Open Subtitles | ليس بعد، لكنني أحب التحلّي بالتفاؤل |
Amerikan gençliği konusunda iyimser hislere sahibim. | Open Subtitles | أشعر بالتفاؤل حيال الشباب الأمريكي |
İkiniz de iyimser düşünüyorsunuz. | Open Subtitles | إذن , أنتما الأثنان تشعران بالتفاؤل |
Biraz daha iyimser olmaya çalışalım. | Open Subtitles | فلنحاول التحلي بالتفاؤل |
Ama kendimi iyimser hissediyorum ve biraz da korkmuş. | Open Subtitles | لكنني أشعر بالتفاؤل والخوف |
Ekibimizin bizi bulacağına inancım var, bilirsin işte, iyimserlik. | Open Subtitles | لديّ إيمان أنّ فريقنا سيعثر علينا، تحلّي بالتفاؤل فحسب. |
Onlar iyimserlik ile donanmış doğanın çocukları | Open Subtitles | الأطفال من الطبيعة مليئين بالتفاؤل |
Altı yıldır, inatla, bıkmadan usanmadan, medyadan gelen sorular ne olursa olsun, --daha da iyiye gittim-- ve deliller ne kadar aksini işaret etse de bu düzene iyimserlik aşıladım. | TED | و لست سنوات، كنت أحقن النظام بالتفاؤل بإصرار و بلا هوادة، مهما كانت الأسئلة من الصحافة -- و أصبحت أحسن أمام هؤلاء -- و مهما كانت الدلائل عكس ذلك. |
Muhtemelen geç saatlere kadar çalışmış. Olay yeri incelemenin, buradaki adli tıp incelemesinden Umutlu olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | لا افترض أن الاتحاد الاجتماعي المسيحي يشعر بالتفاؤل حول الطب الشرعي هناك |
Bardağın dolu tarafına bakın. | Open Subtitles | لكن اشعروا بالتفاؤل. |
Ben hala iyimserim. | Open Subtitles | اشعر بالتفاؤل |
Bunu inatçı ve kararlı bir iyimserlikle karşılayalım. | TED | دعونا نواجهها بالتفاؤل والإرادة. |