Artık onunla yaşamasam da bir yerlerde bir şekilde bunu duyduğunu ve bunun onu mutlu ettiğini düşünmek istiyorum. | Open Subtitles | ومع أنني لم أعد أعيش معه إلا أنه يطيب لي أن يسمع صوت الجرس وسيشعر بالسعادة هذا مضحك جداً |
Bu çeşit bir motivasyon yani ilerleme sizi yaptığınız hakkında mutlu ediyor. | Open Subtitles | هذه الأمور المشجعة تساعدك على الإستمرار وتجعلك تشعر بالسعادة تجاه ماتقوم به |
Bu konuda mutlu olmak pek kolay değildi çünkü tahmin edecek zamanım yoktu. | Open Subtitles | من الصعب تقريبا أن أشعر بالسعادة لحدوث هذا، لأنني لم أملك الوقت لتوقعه |
mutluluk ve özgüveni, çocuklara bir tarlayı sürmeyi öğrettiğiniz gibi öğretemezsiniz. | TED | تعليم الأطفال الشعور بالسعادة والثقة بالنفس، ليس كتعليمهم حراثة الحقل. |
Sen, yakalanıp da mutlu olan ilk ve tek kaçakçısın. | Open Subtitles | أنت المهرب الأول الذي يسعر بالسعادة حينما يتم القبض عليه |
Herkes senin aşka ve mutlu mesut yaşamaya inandığını biliyor. | Open Subtitles | الجميع يعلم بأنك تؤمنين بالحب و العيش بالسعادة إلى النهاية |
Ama kardeşimi mahvetti, top oynamakla mutlu olamaz hâle geldi. | Open Subtitles | ولكنها حطمت أختي وجعلتها لا تحس بالسعادة من لعب الكرة |
Böyle bir günde mutlu olmak ne kadar doğruysa tabii. | Open Subtitles | إذا لم يكن من الخطأ الشعور بالسعادة في يوم كهذا |
Sean: Ben soğanları, brokolileri ve havuçları toplayacağım çünkü hepsi çok sağlıklı, sizi daha güçlü yapıyorlar, göründüğü üzere -- ve beni mutlu ediyorlar. | TED | شون: سآخذ بصلاً وبروكلي وجزرًا. لأنها كلها أطعمة صحية، وتقوي الجسم بالطبع، وتشعرني بالسعادة |
Betsy ilişkilerini öğrenmediği sürece hayatının tıpkı şimdi olduğu gibi mutlu bir şekilde devam edeceği kesindir. | TED | و طالما أن بيتسي لا تعرف شيئا عن هذه العلاقة، فإن حياتها ستستمر بالسعادة نفسها التي هي عليها الآن. |
Aynı teknoloji hakkında benim ne kadar kötü hissettiğimle, onların ne kadar mutlu hissettiği arasındaki ikilik beni gerçekten düşündürdü. | TED | و هذه الإزدواجية بين شعوري المزري و شعورهم بالسعادة حول نفس التكنولوجيا. دفعتني للتفكير. |
Bu kadar basit, herkes mutlu ve memnundur. | TED | سهلٌ للغاية، هذا كل شيء، ويشعرُ الجميع بالسعادة والسرور. |
Bu insanların başarıyı, başkalarına yardım etmek ve aynı zamanda bununla uğraşırken kendinizi mutlu hissetmeniz olarak tanımlıyor olduğunu göreceksiniz. | TED | ترون أن هؤلاء الأشخاص يعرّفون النجاح بأنه أمر يساعد الآخرين وفي نفس الوقت يجعلك تشعر بالسعادة بأنك تقوم به |
Katılımcılar, Spread the Net'e ne kadar çok bağış yaparsa o kadar çok mutlu hissettiklerini bildirdiler. | TED | لقد رأينا أنه كلما زاد المال المتبرع به لهذه المؤسسة، كلما زاد شعورهم بالسعادة. |
Kimilerine göre bunu ne kadar düzenli yaparsanız o kadar mutlu olursunuz. | TED | ويقول البعض كلما قام الشخص بذلك بانتظام، كلما شعر بالسعادة أكثر. |
Hepsi hafif ve bulanıktı, oldukça mutlu hissettirdi. | TED | الآن، كل هذا كان يسير ومبسط ويعطي إحساساََ بالسعادة. |
Son olarak, bu konuşmayı ve deneyleri bitirirken, konuşma sonunda hissetmenizi umduğum şey mutluluk ve duygular. | TED | وأخيراً، لنختم حديثنا وتجاربنا، أتمنى أن تشعروا بالسعادة والعاطفة بنهاية هذا الحديث. |
Bu yüzden bir bakıma mutluyum hâlâ beni şaşırttığı için. | TED | لذلك أشعر بالسعادة نوعاً ما لأنها ما زالت تثير دهشتي. |
Ama Amy, bana bir de mutluluğu bulmam için halka açık bir şekilde izin verdiğinden, zaman zaman hayatta neşeyi tatmış oldum. | TED | ولكن لأن إيمي قد أعطتني تصريحًا علي الملأ لأجد السعادة، ها أنا ذا أشعر بالسعادة من وقت لآخر. |
Acaba özgür olduğum için mi mutluydum... yoksa mutlu olduğum için mi özgürdüm. | Open Subtitles | هل أشعر بالسعادة لأنني حر، أم حر لأنني أشعر بالسعادة ؟ |
Kapanışta, başladığım yerde bitirmek istiyorum, mutlulukla. | TED | و في الختام، اريد ان انتهي من حيث بدأت، بالسعادة |
Hayatımda hiç mutluluğa veya normalliğe yer olmadı. O yüzden-- | Open Subtitles | لم أشعر بالسعادة أو بكوني طبيعية أبدًا طوال حياتي، لذا |
Bundan dört yıl kadar önce burada tasarım ve mutluluğun ilişkileri hakkında konuşmuştum. | TED | كنت هنا منذ حوالي اربع سنوات , اتحدث عن علاقة فن التصميم بالسعادة. |
Madam, bana bu onuru, bu iyiliği çok görmez ve bana Gigi'yle evlenme sonsuz mutluluğunu bahşeder misiniz? | Open Subtitles | يا سيدتي هل تمنحينني الشرف هل تمنين علي ..بالسعادة الكاملة بمنحي |
Keşke böyle bir zevki sen de tatsaydın oğlum. | Open Subtitles | اتمنى انك تشعر بالسعادة التي اشعر بها يابني |
Ancak, bizim bugün memnun olacağımız bir şekilde gerçeklerden kaçış değil bu. | TED | إنه ليس هروبًا من الواقع قد يشعرنا بالسعادة اليوم، على أية حال. |
Evet, karşılaştık. Emily için sevindim. | Open Subtitles | بشكل عابر, اننى اشعر بالسعادة من اجل ايملى. |
Böyle zamanlarda... ..Diş hekimliği fakültesini bıraktığıma çok seviniyorum. | Open Subtitles | في أوقات كهذه، أشعر بالسعادة أنهم طردوني من كلية طب الأسنان. |